YEMEK

Bir Heybeliada Keşfi daha; Mavi Restaurant



Hikayesi:

Günlerdir elim bilgisayara gidiyor ama yazamıyorum… Halbu ki anlatacak çok şey var… Bir yandan da pek de bir şey yok aslına bakarsanız…
 
1 Ağustos itibariyle işsizlik günlerim başladı… İlk gün sabah erkenden alarm çaldı ve uyandım, gözlerimi tavana diktim ve dolabımı kafamdan geçirmeye başladım… “Off ne giysem?!!” diye geçirdim içimden… Sonra “Saçmalama kızım evdesin bütün gün piajamayla takıl!” dedim kendime… Böyle bir git gel kafası işte… Uzun zamandır aralıksız çalışan birine kolay olmayacak tabi bu günler hepimiz biliyoruz… Bir eksik hissediyorum kendimi, bir yandan da oh diyorum evde şunu yapmam lazımdı bunu yapmam lazımdı… Ama bir yandan da B. işe gidiyor ya hani, tüm arkadaşlarım işte, akşama kadar ne yapacağım ben diyorum… Zaman daha bir yavaş geçiyor sanki… Halbuki çalışırken de o son 1-2 saat geçmek bilmezdi ya çoğu zaman… 🙂 İnsanoğlu işte, nankörüz nankör!
 
Hayatta hiç bir şey teker teker gelmiyor, tecrübeyle sabit! Tüm bu karmaşanın içerisinde tutunduğun en güzel dalın oluveriyor ya sevdiğin… O panikle kırılmasından en çok korktuğun haline de dönebiliyor bazen… Çoğu zaman da en çok çiçek açan dalın olur ya hani… O dala sarılıp uyumak istersin huzurla… Bazen misafirlerin olur dalda, çeşit çeşit kuş gelir konar öter gider… Ne keyiflidir o günler de… Dört mevsimi gördükçe de güçlenir o dal, daha bir coşar baharda… İşte öyle bir hallerdeyiz biz de… Yukarıdaki yine sınıyor, biz de birbirimize tutunup gidiyoruz işte…







Böyle günlerden birinde Heybeliada ile tanışmamızı sağlayan T. ve kızarkadaşı K. yine adaya davet ettiler bizi… O sarı sıcak İstanbul’dan bir az olsun nefes almak için ideal bir kaçış planıydı… Günün sonunda da bizi çok sevdiği Mavi Restaurant ile tanıştırdı… İyi ki de yaptı…

 
Vapur gişesinin hemen karşısında yer alan Mavi Restaurant bize gerçekten özlediğimiz “ada kafası”nı yaşattı… Mavi-beyaz sandalye masalar, yemyeşil bir ortam, yukarıdan sarkan asmalar… İstanbul’da değildik sanki… Bozcaada burnumuzda tüterken, bu kadar yakın bir yerde de o benzer hissi yaşamak çok güzel geldi hepimize…


 

T. beni kaptı mutfağa götürdü doğrudan 🙂 Sahibesi çocukluktan beri tanıdığı için T.yi sağolsun geldi tanıştı hemen… Çok şeker bir bayan, kendi evi gibi davranıyor gelen misafirlerine… Bir yandan da duyuyoruz ki aslında zaten çok meşhurmuş, özel telefonlar edilip ünlü şahıslarca rezervasyonlar yapılırmış… Biz de neyiniz meşhursa deneyelim o zaman dedik… Öncelikle körili patates, zeytinyağlı ahtapot salata ve patlıcan ezme geldi… Körili patates beni şaşırttı, çünkü çocukluğumdan beri babam evde sabah kahvaltılarına yapardı bize… Çok da severim… Çok bilinmediği için görünce şaşırdım ve sevindim… Gerçekten güzeldi…

 

 

 

Mercimek köftesi henüz yapılmıştı biz oradayken, o yüzden tadımlık ikram edildi… Çok başarılıydı…

 

Evet geldik bu mekanın özel olan mezelerine… Birincisi enginar dolması… Normalde bir bütün enginar çiçeği içerisinde geliyor, ama dört kişi olduğumuz için bize böldüklerinde herkese düşen şekil yukarıdaki gibi oluyor… Biraz limon, biraz tuz… Harika…

İkinci özel meze ise, midye içerisinde deniz mahsüllü safranlı  mini paella… Herkese kocaman bir midye içerisinde geliyor… Sanırım bu mekanda en sevdiğim ve başarılı bulduğum meze buydu…Kesinlikle tavsiye ederim !
 
 
İşte böyle… Heybeliada’ya yolunuz düşerse ve akşam üzere keyif yapalım derseniz, Mavi Restaurant kesinlikle size tavsiye edebileceğim bir mekan…
 
Sevgiler ve Hepinize İyi Bayramlar !
 
Küçük Martha
 
 


You Might Also Like

No Comments

Leave a Reply