GEZİ NOTLARI

BORDEAUX SEYAHATİ BÖLÜM 1; MEDOC !

Sanırım son 1 yıldır kovalıyorum Bordeaux’ya gidebilmeyi. Üzüme, bağa, şaraba aşık biri olduğumdan mıdır bilmem ama hep merak ettim o toprakları. Fransa’da daha önce Paris ve Provence bölgesinin tamamını görmüşlüğüm var. Ama batıda kalan bu şehri ve etrafındaki kasabaları çok merak ediyordum. Tesadüfen THY’nin Ekim 2015’te yapmış olduğu bir kampanyaya denk geldim. Normalde yaz döneminde uçuk fiyatlara bulduğum Bordeaux bileti neredeyse 4’te 1’i fiyatınaydı! Öyleydi böyleydi derken ben bileti aldım 🙂 Sonrasında da çılgınlar gibi araştırma yapmaya başladım tabi ki! 

İstanbul’dan Bordeaux’ya sadece Türk Hava Yolları direkt olarak uçuyor. Yolculuk toplamda 3 saat 50 dakika civarı sürüyor. Bu rotada kullandıkları Boeing 737-800 model uçak, son dönemde bindiğim en kaliteli, en yeni ve en iyi uçaktı diyebilirim. Çok sık seyahat ettiğim için artık uçaklar konusunda uzman sayılırım 🙂 Mesela bir bilet aldıktan sonra hemen Seat Guru‘ya girip uçağın şekline şemaline, koltuklara falan bakıyorum. Ona göre check-inimi yapıyorum.

CarteUltraSimp2012_UK

Bilet işlemi tamamlandıktan sonra ilk yaptığım şey rotayı oluşturmak ve ona göre diğer rezervasyonları yapmaktı. Bordeaux havalimanı şehir merkezine 20 dk mesafede bulunuyor. Buradan her yere ulaşmak çok kolay. Niyetim Bordeaux’nun etrafındaki Médoc ve Saint Emilion bölgesini de geziye katmaktı. Bu nedenle araba kiralamak şarttı. Sonunda ilk gün havalimanından iner inmez Médoc’da yer alan en ünlü şatolardan ikisinde tadım yapacak, ardından Bordeaux merkeze dönüp evimize yerleşecektik. Bu senaryoya göre Bordeaux merkezde 2 gün Airbnb’den kiraladığımız evde, 1 gün ise Saint Emilion’da otelde kalacak şekilde toplamda 3 gece 4 günlük bir program yapmış olduk.

4 Mart günü, yağmurlu bir İstanbul sabahında, önceden yapmış olduğum yoğun programa göre, Airbnb’den evimizi, RentalCarsdan arabamızı kiralamış, Booking.com’dan otelimizi tutmuş ve  tüm rezervasyonlarımızı yapmış bir şekilde yola koyulduk.

Bordeaux Mérignac Havalimanı‘na iner inmez bagaj teslim bölümlerindeki devasa şarap şişeleri ve havalimanının etrafına çim yerine asmaların olması dikkatinizi çekiyor. Bence harika bir fikir! Adamlar topraklarına, üzümüne, şarabına nasıl sahip çıkıyor hayran oluyorsunuz.

Arabamızı kolay bir şekilde havalimanından teslim aldıktan sonra,  hemen ilk durağımız olan ve Médoc bölgesinde bulunan  Chateau D’Agassac‘a doğru yol aldık. Yol boyunca karşımıza çıkan küçük kasabalar ve taş evler, yağışlı ve bulutlu havanın gölgesine rağmen bizi büyüledi.

CHATEAU D’AGASSAC

bordeaux - chateau dagassac - medoc- kucuk martha

Daha uzaktan şatoya yaklaşırken hepimizi heyecan bastı ve durup fotoğraf çekmeye başladık.

bordeaux-medoc-chateaux dagassac- kucuk martha

Sen de Rapunzel’in şatosu ben diyeyim Uyuyan Güzel’in… Walt Disney şato kavramını bu bölgeden almış çok net! Gördüğümüz anda büyülendik… Böyle bir yerde yaşamak nasıl bir duygudur acaba diye düşündük 🙂 Bizi şaşkın şaşkın fotoğraf çekerken gören Elisa (Müşteri İlişkileri Müdürü) hemen yanımıza geldi. Ben gitmeden çok önce görmek istediğim tüm şatolarla ve restoranlarla iletişim kurup kendimi tanıttığım için zaten bizi bekliyorlardı. Bu arada yurt dışında blogger kimliğimi ilk defa kullandım diyebilirim. İnsanlarla iletişime geçerken yazı yazmak ve fotoğraf çekmek istediğimi söylediğimde çok ilgilendiler ve bizi çoğu yer “basın” sıfatı altında ağırlamak istedi. Hiç beklemediğim bir ilgi gördüm ve gerçekten hakkını vererek dönünce bu yazıları yazmalıyım diye kendi kendime söyledim durdum. Bir anda Bordeaux’da Le Petit Martha oldum çıktım 🙂 Neyse…

chateau dagassac- medoc-bordeuax-kucukmartha

“Kocam bana bu evi aldı” pozum 🙂

Şato’nun altında yapılan arkeoloji çalışmalarında bulunan bir Latin yazıta göre Chateau D’Agassac 13. yüzyıl civarlarında inşa edilmiş.  Şatonun ilk sahibi olarak bilinen Gaillard de Gassac şarap üretimi yapıyor muydu o günlerde kimse bilmiyor ama 19. yüz yıl başlarından itibaren şatonun sahipleri bölgenin şaraplarını tüm dünyaya yaymayı başarmışlar. Son 20 yıldır şatonun sahibi Fransa’nın ünlü sigorta şirketlerinden biri. Tüm restorasyon işlerini onlar yapmışlar. Şato çalışanları şirketin özverili tutumundan ve şatoyu olduğu gibi korumak istemelerinden çok memnun.  Şatonun ana binası günümüzde restoran olarak kullanılıyor. Pazartesi-Cumartesi günleri arası öğlen saat 12:00-14:00 arasında akşam ise 19:00 ve sonrasında servis veriyorlar. Bu saatler dışında kapalı.  Restoranın mönüsü uluslararası sommelier Giovanni Curcio tarafından oluşturulmuş. 4 çeşit mönü sunuluyor size ve fiyatları oldukça makul. Mönülerden birinin adı çok hoşuma gitti “Gourmet in a Rush” 🙂 Acelesi olan Gurme’ler için tadım mönüsü gibi bir şey…

chateaud dagassac - bordeaux- medoc- kucukmartha

Elisa ile şatonun tarihi hakkında sohbet ettikten sonra mahzenleri gezdik. Mahzenlerin kokusu, meşe ağacının kattığı keskin aroma inanılmaz.43 hektarlık alana yayılmış bağlarda 50% Merlot, 47% Cabernet Sauvignon ve 3% Cabernet Franc yetiştiriliyor ve tamamı Fransız meşe fıçılarında bekletiliyor. Burada yılda ortalama 17.500 şişe üretiliyor.

Bu arada Chateau D’Agassac, Fransa’da Terra Vitis sertifikasına sahip olan markalardan biri. Peki nedir Terra Vitis? Fransa’da 1990 yılında kurulmuş, şarap kalitesini arttırmak ve doğaya saygılı şaraplar üretebilmek adına “çevre dostu şarap üretim teknikleri” geliştirmiş bir kuruluş aslında. Her yıl, bu kuruluşa bağlı uzmanlar gelip şarap üreticilerini denetliyor ve uygun bulduklarında sertifika veriyor. İşte Chateau D’Agassac da bu kuruluş tarafından denetlenmiş ve sertifikaya layık görülmüş bir şarap üreticisi. Çünkü üretimin her bir aşamasında çevre dostu teknikler ve organik bağcılık yöntemleri kullanıyorlar. Tadının güzelliğinin yanında gönül rahatlığıyla içebiliyorsunuz yani 🙂

chateau dagassac - medoc - bordeaux - kucuk martha - wine tasting

Mahzenleri ve üretim alanlarını gezdikten sonra sıra geldi tadıma ! Toplamda 3 adet farklı şarap tatma fırsatımız oldu, soldan sağa doğru sırasıyla L’Agassant D’AgassacPomiès-Agassac Tête de Cuvée ve Château D’Agassac.

L’Agassant D’Agassac, %90’ını Merlot’dan oluşan, oldukça hafif, her türlü yemekle hatta yemeksiz bile çok rahat içebileceğiniz türde bir şarap. Elisa, bize bu şarabı anlatırken “After Work Wine” diye bir tabir kullandı 🙂 Aynen öyle !

Pomiès-Agassac Tête de Cuvée ise yılda çok az sayıda şişede üretilen, yanına soslu, kremalı yemeklerle çok rahat eşlik edebileceğiniz, orta yoğunlukta bir şarap. 60% Merlot,  33% Cabernet Sauvignon ve 7% Cabernet Franc ‘ten oluşuyor.

Son olarak Château D’Agassac ise adından da anlaşılabileceği üzere şatonun ilk ürettiği şarap aslında. 50% Merlot,  47% Cabernet Sauvignon ve  3% Cabernet Franc’ten oluşuyor. Yanına kesinlikle güzel bir et yemeğini hak ediyor !

Ben en çok Château D’Agassac’ı beğendim ve ondan satın aldım. Bu arada evet doğrudan şatodan da bu şarapları satın alabiliyorsunuz. Yolunuz düşecek olursa Elisa’ya selamımızı iletin lütfen 🙂

Bordeaux-medoc-chateau-kucukmartha2

Yolda gözüme çarpan bir başka muhteşem şato !

Bordeaux-medoc-chateau-kucukmartha

Vaktimiz kısıtlı olduğu için ve bir şarap tadımı ortalama 1,5-2 saat kadar sürdüğü için en fazla iki adet şato ziyareti sığdırabildim Médoc bölgesine. Ama sırada heyecanla beklediğim, Grand Cru şaraplarıyla dünyaca ünlü Chateau Margaux vardı ! Yakın zamanda Steve Jobs filmini izlemiş olanlar John Sculley’nin Steve Jobs’a hediye ettiği 1 şişe Margaux’yu hatırlayacaklardır. İşte o Margaux, bu Margaux ! Onu pas geçmemizin imkanı yoktu 🙂 Vaktiniz çok kısıtlıysa bile bu bölgede görmeniz ve şaraplarını deneyimlemeniz gereken yerlerin başında geliyor.

CHATEAU MARGAUX

medoc-chateau margaux - bordoeayux- kucuk martha

Chateau Margaux Müşteri İlişkileri Müdürü Marie ile buluşup önce binanın maketinin yer aldığı salonda binanın tarihçesini dinledik. Şatonun doğumu 12. yüzyıla dayanıyor. Ancak dünya çapında şarapları ile ünlenmesi 17. yüzyılda başlıyor. Hikayenin günümüze uzanışını Chateau Margaux’nun sahiplerinden ilk ağızdan dinlemek isterseniz aşağıdaki videoya tıklayabilirsiniz;

chateau margaux - bordeaux - medoc - grand cru - wine - kucuk martha 4

Bölgedeki en geniş topraklardan birine sahip olan Margaux, yaklaşık olarak 300 hektarlık bir araziye sahip.

chateau margaux - bordeaux - medoc - grand cru - wine - kucuk martha 2

Mahzenler ve üretim yerleri tamamen yer altına kurulmuş bir şehir gibi. Hem eski hem yeni usul fıçılama sistemlerini bir arada kullanıyorlar.

chateau margaux - bordeaux - medoc - grand cru - wine - kucuk martha 3

Bir kısım fıçıları ise bu odalarda kendileri yapıyorlar.

chateau margaux - bordeaux - medoc - grand cru - wine - kucuk martha

Yerin altına kurulmuş onlarca fıçının bulunduğu bir mahzen… Hepsi uyuyan bebekler gibi…

chateau margaux - medoc - bordeaux - kucuk martha - wine tasting

Sıra geldi tadıma… Tadım odası adeta bir uzay üssü gibi.

chateau margaux - bordeaux - medoc - grand cru - wine - kucuk martha 5

chateau dagassac - medoc - bordeaux - kucuk martha - wine tasting 2

Chateau Margaux’ya ait iki adet önemli ve değerli şarabı deneme fırsatımız oldu. Biri Chateau Margaux’nun ikinci şarabı diye anılan Pavillon Rouge du Château Margaux, diğeri ise ilk şarabı olan ve Premier Grand Cru sınıfında olan Grand Vin du Chateau Margaux !

Peki nedir Grand Cru sınıfı? Bir şarap Grand Cru sınıfındaysa bu ne anlama gelir? Grand Cru, 1855 Uluslararası Paris Fuarı sırasında Charles Louis Napoleon tarafından önerilen ve Bordeaux’nun en iyi şaraplarını belirlemek amacıyla kullanılan sınıflandırmadır. Médoc bölgesine ait binlerce çeşit şarap arasından bu unvanı almak, büyük prestij sebebidir.

Peki Premier Grand Cru olunca ne oluyor ? Bordeaux’da Premier Cru “sınıflandırılmış şaraphane” anlamında kullanılır. Resmi sınıflandırmaya göre Médoc ve Grave bölgelerinde üretilen kırmızı şaraplar için “premier grand cru” veya “premier grand cru classé” terimleri en yüksek unvanlar olarak kabul edilmektedir. Yani siz bir Bordeaux şarabı içerken üzerinde “premier grand cru” yazdığını görürseniz,  Bordeaux’nun Médoc ya da Grave bölgesine ait çok kaliteli bir kırmızı şarap içtiğiniz anlamına gelmektedir.

Pavillon Rouge’un piyasa değeri 450 Euro civarında, Grand Vin’in ise 850 Euro civarında olduğunu da belirtmek isterim.

Benim için rüya gibi bir deneyimdi. Marie ile ilk yazıştığımızda bana aşağıdaki kısa filmi yollamıştı. O kadar etkilenmiştim ki sizinle de paylaşmak istedim… Umarım yolunuz bir gün düşer…

Bordeaux yazı dizisinin ikinci bölümünde Bordeaux şehrini, üçüncü bölümünde ise Saint Emilion‘u anlatacağım.

Sevgiler

 

You Might Also Like

6 Comments

  • Reply
    Çisere
    10 Mart 2016 at 23:53

    Heyecanla beklediğim yazı dizisi =DD Bir solukta okudum tabi ki.. Meşe fıçıların ve yemyeşil çimlerin kokusu burnuma geldi.. Hiç aklım olmayan bir rotaydı, sayende şuan rüyalarımı süslüyor.. Snapchatten de adım adım takip ettim, harika ve dolu dolu bir tatil programı çıkartmışsın. Bordeaux gidilecekler listemizin başına geçti. Çok teşekkürler, yazının devamını bekliyoruz.

  • Reply
    Sena
    22 Ağustos 2016 at 16:26

    Merhaba gerçekten harika bir yazı dizisi olmuş. Ben de ekim ayında orada olacağım. Tüm bu şatolarından ve manşetleri gezmek için önceden rezervasyon yaptırmak gerekiyor mu?

    • Reply
      kucukmartha
      22 Ağustos 2016 at 16:29

      Merhaba çok teşekkür ederim 🙂 Evet hepsine rezervasyon yaptırmanız gerekiyor.
      Sevgiler

  • Reply
    Sena
    22 Ağustos 2016 at 16:29

    Şato ve mahzen yazmak istemiştim Autocorrect olmuş kusura bakmayın 🙂

  • Reply
    Sena
    22 Ağustos 2016 at 16:30

    Çok teşekkürler hızlı yanıtınız için sevgiler

  • kucukmartha için bir cevap yazın Cancel Reply