Bordeaux seyahatimizin son gününde Saint Emilion’da kalma fırsatımız oldu. Burası orta çağdan kalma, şarap üretimi ve kaliteli Fransız mutfağıyla meşhur olmuş Bordeaux’ya yaklaşık 40 dk mesafede bulunan bir kasaba. Bordeaux’ya geldiğinizde, burada kalmasanız bile günü birlik de olsa Saint Emilion’u görmenizi tavsiye ederim!
CHATEAU CANTENAC
Önce, bahçede tüm heybetiyle duran 200 yıllık manolya ağacı karşılıyor sizi. Henüz çiçek açmamıştı ama Nisan-Mayıs gibi orada olmuş olsaydık çiçek açmış halini de görmeyi çok isterdim. Yaydığı kokuyu tahmin bile edemiyorum.
Arabamızın yanaştığını gören Adrienne, hemen yanımıza geldi. Adrienne ile seyahati planlarken yazışmış ve kendileri bizi basın sıfatıyla ağırlamak istemişlerdi. Burası tam anlamıyla bir aile işletmesi. Kuşaklardır bu işle uğraşıyorlar. 1997 yılından beri de bayan Nicole Roskam-Brunot tarafından işletiliyor. Şatonun 4. nesil varisleri olan oğullarının ise ayrı bir hikayesi var 🙂 Her yıl Kaliforniya Üniversitesi’nde şarap eğitimi alan öğrencilerden bir kaç tanesi staj için Chateau Cantenac’a gelirmiş. Bunlardan biri de Adrienne’miş 🙂 Staj yaparken evin büyük oğluna aşık olur ve evlenip buraya yerleşir. Ardından bir sonraki yaz diğer stajyerler gelir. Aynı şey ortanca oğlu ve küçük oğlu ile de yaşanır. Artık evlendirecek oğlu kalmayan Nicole, üniversiteye bir mektup gönderir ve bundan sonra sadece erkek stajyer kabul ettiklerini bildirir 🙂 Bana hikaye çok tatlı ve komik geldi.
Şatodaki gezimiz boyunca Adrienne bize bağları ve üretim yerlerini gezdirdi. Bu gördüğünüz asma tam 82 yaşındaymış. Geçtiğimiz sezona kadar da üzüm vermiş. En yaşlı asmalardan biri, her yıl sembolik de olsa üzüm versin diye bekliyorlarmış.
En heyecanlı yer her zaman tadım kısımları oldu. Bu sefer bizi şatodaki küçük oturma odalarına davet ettiler. Burada keyifli bir sohbet eşliğinde tadımımızı gerçekleştirdik. Şu odanın asaletinin Ziyagilliğine bakar mısınız? 🙂
Chateau Cantenac’da içeceğiniz şaraplar da Grand Cru sınıfında. 15 hektarlık alanlarında ağırlıklı olarak siyah Merlot yetiştiriyorlar. Adrienne’den öğrendiğimiz kadarıyla Medoc bölgesi daha çok Cabarnet Savignon, Saint Emilion ise daha çok Merlot bölgesiymiş. Biz toplamda 3 adet şarap denedik. Biri 1870 yılından beri üretilen Château Cantenac, diğeri Ch.Cantenac “Selection Ms.” ve sonuncusu da Château Moulin de Grenet idi. Benim favorim klasikten yana oldu, içerisinde 75% Merlot, 25% Cabernet olan Chateau Cantenac !
Chateau Cantenac’a uğrarsanız selamımızı iletmeyi unutmayın 🙂
SAINT EMILION
Güneşli bir Pazar gününde Saint Emilion nasıl bir yere benziyor size göstermek istiyorum. Alabildiğine yeşillik, çiçekler, göller, taş evler ve huzur… Doğanın kalbindeymişsin gibi.
Saint Emilion aslında bir kalenin içerisine kurulmuş minik bir kasaba. Nereden girerseniz girin mutlaka bir daire çizip başladığınız yeri buluyorsunuz. Her yerde tabi ki şarap ve şarap aksesuarları satan dükkanlar var. Bir de el yapımı sabun satan dükkanlar var.
Eğer ben buraya geldim nerede ne yapabilirim diye soracak olursanız meydandaki turizm ofisine mutlaka uğrayın.
Bu arada öğlen yemeği saatleri burası için de geçerli. Meydandaki Amelia Cafe’de ördek yemeyi tercih ederseniz, pişman olmazsınız! Çok lezzetliydi!
CHATEAU GRAND BARRAIL
Saint Emilion gezisini planlarken 1 gece de olsa güzel bir yerde kalalım istedik. O nedenle iki opsiyon belirlemiştik ve opsiyonlardan biri de bu güzel otel Chateau Grand Barrail’di.
Bu otelin restoranı da bu bölgedeki en iyilerden biri. Üstelik inanılmaz bir tasarımı var.
Madem bu kadar geldik, bir şampanya içmeden dönmeyelim dedik ve bu harika manzaraya karşı şampanyalarımızı keyifle yudumladık. Siz de bu otelde kalmasanız bile mutlaka ziyarete gitmelisiniz.
LA TERRASSE ROUGE
Saint Emilion’daki restoranları araştırıken karşıma çıkan La Terrasse Rouge yani Kırmızı Teras, ödüllü bir şefin sahibi olduğu, daha çok et ağırlıklı bir menüsü olan harika bir restoran. Biz gittiğimizde henüz sezonu açmamışlardı ama bizi şefin özel daveti ile içeri aldılar.
Günbatımında bu terasta şarap yudumlamak vardı…
LES BELLES PERDRIX TROPLONG MONDOT
Bu gezideki en heyecanlı kısımdı benim için. Bağın ortasında bize ait bir taş ev!
İçeriye girdiğiniz anda sizi bu oturma alanı karşılıyor. Koltukların karşısında da şömine var. Evin dekorasyonu ve ışığı muhteşemdi.
Sağ ve sol tarafta birer yatak odası ve özel banyo bulunuyordu. İki çift olarak inanılmaz rahat ettik. İnsanın ömrü uzar derler ya, burada geçirilecek bir baharda gerçekten insanın ömrü uzar.
Baransel’le bizim odamızın banyosunda bulunan küvet… Çok huzurlu gözükmüyor mu?
Le Petit Baransel !
Akşam yemeğimizi de sevgili arkadaşımız İrem’in doğum günü şerefine otelimizin Michelin yıldızlı restoranında yemeye karar vermiştik. Tüm bunların rezervasyonunu çook önceden halletmiştik.
Biz şefin mönüsünü tercih ettik denemek için. Buna göre ne yemek geleceği tamamen sürpriz! Toplamda 5 çeşit yemek geliyor.Öncen yukarıda gördüğünüz hardallı yeşil mercimek çorbası geldi.
Bu deniz tarağı ise gerçekten muhteşemdi! Porsiyonların küçük küçük gelmesi sizi yanıltmasın oldukça fazla doyuyorsunuz. Bir de her yemekle ayrı bir şarap eşleşiyor. En çok dikkatimi çeken şey ise, ana yemek bittikten sonra tatlıya geçilmeden önce ağızdaki tadı temizlemek için peynir servis edilmesiydi. Ardından tatlıya geçildiğinde ona eşlik edilmesi için bal ve vanilya aromalı muhteşem tatlı bir şarap önerildi. Bu bölgeye ait olan bu şarabı mutlaka bulun ve deneyin!
İremciğin doğumgünü olduğu için, şefle daha önceki yazışmalarımızda bizden neli pasta istediğimizi bile sormuşlardı. Ben de çikolata ve lavantalı demiştim. Bu harika pasta ile karşımıza çıktı! Bu kadar ince düşünceliler! Bu otel ve restoranda deneyimlediklerim gerçekten anlatılmaz yaşanırdı! 🙂 Herkese tavsiye ederim!
Sevgiler
3 Comments
Özge Hız
28 Mart 2016 at 10:57Mekanlar ve fotoğraflar rüya gibi. Barış (eşim) da hep anlatır Bordeaux ve civarında gittiği şatoları ve ne kadar sıradışı güzellikte olduklarını.
Sanırım benim de gitme zamanım geldi ^^
İlknur
30 Mart 2016 at 14:10Ben bu bölgeyi oldum olası merak ederdim.Yazılarınızı görünce en kısa zamanda listemin başköşesine eklendim.
Nefis paylaşım olmuş,yüreğinize sağlık!
Adımadımgurme
3 Haziran 2016 at 14:413 yazıyı da keyifle okudum, gerçekten insanın hemen gidesi oralarda olası geliyor. Çok sakin, çok güzel, çok şarapla iç içe olabileceğiniz yerler, fotoğrafları görerek bile ruhumuz dinlendi.