Browsing Category

ŞEHİRDE NE VAR?

MEKAN ÖNERİLERİ SEYAHAT

BOZBURUN

Selimiye’den sonra ikinci durağımız olan Bozburun, adının Bozcaada’ya benzer olmasından mıdır bilinmez ama beni çok etkiledi. Aslında bir çok konuda kendimle bağdaştırdığım bir hikaye bulduğum için bu kadar sevmiş de olabilirim… Hikayeye başlamadan önce size kısaca Bozburun planımızdan bahsedeyim. Continue Reading

MEKAN ÖNERİLERİ

HAFTA SONU KAÇAMAĞI; GRANDMA’S WONDERLAND !

14 Şubat günü tüm dünya kırmızı kalplerle boğulmuşken, instagramda paylaştığım yeşilin binbir tonu temalı fotoğraflar üzerine soru yağmuruna tutuldum, “Neredesin?” “Orası neresi?” 🙂 Buyurun efendim karşınızda Grandma’s Wonderland!

Size romantik bir sevgililer günü yazısı hayatım boyunca yazmadım. Sanırım yazmayacağım da 🙂 Hiç bir zaman inanmadım o olaya… Aşık olmanın, sevgili olmanın günü mü olurmuş canım ! İşte bu yılda aynen bu kafadayken, tesadüfen tanıştığımız ve ilk andan itibaren çok sevdiğimiz Özgün ve Onur’un davetiyle, Silivri tarafındaki butik otellerinde yapacakları açılış partisine gittik.

Continue Reading

MEKAN ÖNERİLERİ

Bizi Bir Sofrada Buluşturan Lezzetler; P.F.Changs !

Her gittiğim yerde söylemeye başladım sanırım, bizi birleştiren sofralara sonsuz teşekkürler diye… 🙂 Bu işe başladığım ilk zamalardan beri tanıdığım ve bir sofrada buluştuğum blogger arkadaşım Cem Karakuş, sonunda kendi etkinliklerini de düzenlemeye başladı. İlk etkinliğinde onu tabi ki yanlız bırakmadım, hele ki mekan P.F. Changs iken gitmeme ihtimalim olamazdı 🙂
Biz kendi aramızda  yemek ve mekan yazarları olarak #gurmeloggers diye bir grup kurduk yakın zamanda. Amaç birbirimizi desteklemek ve birlikte keşiflere katılmaktı. Bu sefer soframızda blogger arkadaşlarımızdan www.dilekita.com , www.denizinsarkisi.com , www.kravatistan.com , www.aynereyegitsek.blogspot.com.tr , www.batuhanapaydin.com  yer alıyordu.
Daha önce bir çok kez gitmiştim P.F. Changs’e, ancak bu tadım etkinliği bir başka olacaktı bundan emindim. Herşeyden önce inanılmaz vizyon sahibi ve açık görüşlü bir ekibe sahipler hem mutfakta, hem işletmede hem de pazarlama tarafında. Bloggerlara çok önem veriyorlar çünkü sosyal medyanın gücünün farkındalar. Global olmalarının verdiği bir kültür müdür bilmem ama çok hoşuma gitti yaklaşımları. Hepimize tadım mönüsünde neler olacağı ile ilgili detaylı bir broşür hazırlamışlardı. Bu bile çok ince bir düşünceydi. Böylelikle yazılarımızı yazarken yanımızda kesin bilgiler olacak 🙂 (Blogger olan anlar 🙂 )

İlk önce masamıza narlı ve ananaslı martini shotlar geldi. Çok lezzetliydiler. Başlangıç olarak da süper gitti. Buarada daha önce P.F. Changs’de mojito deneme fırsatım olmuştu, bu shotları da deneyince anladım ki bu mekan kokteyl konusunda da oldukça iyi.

İlk tadım için altın vuruş şeklinde “Dynamite Shrimp” getirildi. Bence bu mekanın imza yemeği budur ! Sosunu tarif edemem 🙂 Deneyin pişman olmayacaksınız! Sadece Etiler şubesinde yılda 3 ton tüketildiğine şaşırmıyor insan…
“Vegetable Dumplings”
Döküm tavada pişirilmiş sebzeli dumplingler çok lezzetliydi. Aynısının haşlanmış olanı da var ama benim favorim bu oldu.
“Crispy Green Beans”
Yeşil fasülyenin panelenip kızartılmış hali, yanına da acı dip sos ile muhteşem bir ikili olmuş.
“Orange Peel Beef”
Portakal kabuklarıyla birlikte ok tavada pişirilmiş dana dilimleri. Portakal o kadar yakışmıştı ki… Kokusu burnumda…
“Shrimp with Candied Walnuts”
Bence mekanın Dyanmite Shrimp’ten sonra ikinci imza yemeği budur. Masadaki bir çok kişi 1.liğe bile adya gösterdi aslına bakarsanız 🙂 O yüzden denemeden dönmeyiniz 🙂 Ceviz, yeşil elma ve özel kremsi sos ile wok tavada pişirilen karidesler… Ceviz ve elmanın karidese bu kadar yakışacağı aklımın ucundan geçmezdi 🙂 Ama zaten yemek böyle bir şey değil mi? Hayat gibi… Seni şaşırtınca ve mutlu edince ayrı bir güzel oluyor…
Gecenin sonuna ikram edilen portakallı çayı da ayrıca beğendiğimi not etmek isterim !
Bize bu güzel geceyi yaşatan P.F. Changs ailesine ve sevgili blogger arkadaşım Cem Karakuş’a ayrıca teşekkür ederim.
Yeni tadım gecelerinde buluşmak üzere !
Sevgiler
Küçük Martha
MEKAN ÖNERİLERİ

Yeniköy’ün Gizli Romantiği; Circle Restaurant !

Hikayesi:

Ertesi sabah B. ile Prag’a uçacak olmanın verdiği heyecanla, elimde mor valizim, kapımda komşum Ö. heyecanla çıktım yola…
Yine bir Mekanist davetindeyiz, mekanımız Circle Restaurant ! Sanırım Mekanist davetleri içerisinde en çok eğlendiğim ve en keyif aldığım davet bu oldu. Hem sevdiğim blogger arkadaşlarım, hem leziz yemekler, hem de harika bir ortam! Zaten işe gireceğim de kesinleşmiş 🙂 Bir garip heyecan içerisindeyim… Bu heyecanımı da en yakından paylaşanlardan biri komşum Ö. idi…
Hayat çok acayip! Bazen çok abuk şekilde tanıştığın insanlar hayatında bambaşka bir yer edinebiliyor. Hatırlarsanız Eylül’de bir tadilat işlerine girmiştim. Akıllı ev sahibimin banyoya kapladığı duvar kağıtlarını kaldırıp yerine fayans kaplatmıştım…  2 Hafta süren usta eziyeti sırasında, bir gün kapım çaldı, genç bir kız bana evdeki gürültüye bir süre ara verip veremeyeceğimi sordu 🙂 Tabi dedim, ne demek ! (O zamanlar da bir nazik, bir kibarım sormayın) 1 saat sonra teşekkür etmek için çaldı kapımı bu genç kız. Sonra ayak üstü sohbet ettik bir anda ikimizin de yemek bloggerı olduğu üstelik ikimizin de çalışmadığı ortaya çıktı! Nasıl ya?! Aynı kaderi paylaşan, aynı apartmanda oturan iki genç kadındık biz! O günlerde, çektiğim o usta eziyetlerine, dinlediğim yanık şarkılara, tuvaletsizliğe, sırf Ö. ile tanışmama vesile olduğu için bile değdi diyebileceğim aklıma gelmezdi 🙂
Günler geçti, biz komşuculuk oyanamaya başladık… 5 çayları yaptık, spora verdik kendimizi, soğuk demedik yürüyüş yaptık, televizyonda şömine yakıp saatlerce sohbet ettik, beraber mekan mı açsak fikrini bile konuştuk 🙂 Birbirimize destek olduk farkında olmadan… Şimdi ise ikimiz de işe girdik  🙂 Yani çemberin içine geri döndük… Ama arkadaşlığımız baki…
Dedim ya hayat çok acayip! 🙂
Umarım hepimizin hayatında böyle güzel acayiplikler olur!
Gelelim şimdi mekanımıza…
Hayatımda gördüğüm en başarılı mozarella caprese sunumuydu bu… İlk getirilen başlangıç bu olunca, beklentimiz de arttı tabi…
Beklentlerimizi boşa çıkarmayan Circle Restaurant şefi, bize çok güzel bir füme somon ve kuşkonmaz tabağı getirdi… Çok lezzetli bir tabaktı kesinlikle tavsiye ederim!
Gecenin damakta en çok lezzet bırakan tatlarından biri ise pancarlı keçi peyniri idi sanırım…
Hellimli buğday salatası ! Yummy…
Kuzu ete severlere güzel pişmiş, yumuşacık kuzu bonfile…
 
Geldik can alıcı kısımlara… Ah o tatlılar… Sufle sevmeyen var mı ?
Circle  Restaurant, Perşembe akşamları canlı Jazz müziği eşliğinde size denize nazır bir lezzet şöleni yaşatabilir! Aynı zamanda, haftasonları brunch şeklinde kahvaltı seçenekleri de mvcut…
Kesinlikle tavsiye edilir!
Sevgiler
Küçük Martha

Continue Reading

ŞEHİRDE NE VAR?

Değişimin Yeni Tadı; Limani Balık !

Hikayesi:
Hiç düşündünüz mü? Binalar da insanlar gibi aslında… Birileri gelmiş inşa etmiş, iyi-kötü, güzel-çirkin, elinde olmadan, bir yere konumlandırılmış… Kimisi Boğaz’da bir yalı olvermiş ve çok şanslı, kimi ise bir gecede dikilmiş, ayakta kalmaya çalışıyor sadece ve şanssız… Bir de o binanın duvarları içerisindeki yaşanmışlıklar vardır hani… Ah şu duvarların dili olsa da anlatsa deriz… Neler gördü, nelere şahit oldu, sır gibi saklıyor… Bazen utandı bina, yas tuttu, yosun tuttu rutubet oldu, hatta boyasını döktü ağlamaktan… Rimelleri akmış bir kadın gibi…Özensizce davranıldı kimine, içindeki yangının izini gördük duvarlara sinen isten… Kimi ise her gün başka insanları gördü, başkalarının hikayelerine ortak olmak için yaratıldı… Oteller gibi… Süslü duvar kağıtları vardı onların, kocaman deniz gören camları… Çok güzeldi… Aşklara, ihanetlere, yanlızlıklara, yorgunluklara, mutluluklara şahit oldu… Kimilerini de eski haliyle sevemedik daha fazla, yeniledik… Yeniden gelin gibi süsledik… Çok geldi bu gördükleri, rehabilitasyona aldık… Aynı bizim gibi…Etten duvarlarımıza fazla geliyor bazen, yenilenmek istiyoruz. Kaçışta buluyoruz çözümü ya da kuaförde?! Güzelleşiyoruz…Yenileniyoruz… Biz unutmuyoruz da, duvarlar unutuyor mudur dersiniz? Belki de bazen sadece üstünü kapamak yeteridir… Duvarları boyayalım yeniden… Camlarımızı büyütelim… Belki manzaramız değişmeyecek ama daha çok ışık alır belki? Olmadı mı? O zaman kır duvarlarını, yık ve baştan başla… Ama bu sefer sağlam diz tuğlalarını… Kolay olmayacak, ama sonunda uyuyup uyanacağız ve hepsi geçecek… Yapabilir misin? 
 
***
İstanbul’un en sevdiğim sahil şerididir İstinye-Sarıyer arasındaki bölge… Bence bu bölgedeki en güzel konuma sahip binalardan biri ise tartışmasız Tarabya Oteli’dir… O eski yeşilçam filmlerinden beridir bizimle aslında… Duruşu, bakışı, yaşanmışlıkları hep farklı gelmiştir… B.’ye ne zamandır söylüyordum, özel bir şey için mutlaka gelmeliyiz buraya diye… Özellikle de bi yaz akşamında terasında oturup yemek yemeye… Kısmet işte, çok istemişim demek ki, çok geçmeden Mekanist’in davetlisi olarak tadım etkinliğine katılma şansım oldu. O meşhur Limani Balık’a gittik bir grup sevgili blogger arkadaşımızla… Ne de güzel oldu… 
Bizim için hazırlanan masaya öncelikle meze tepsisi getirildi, biz de istediklerimizi seçtik. Mezelerin hepsi çok güzeldi, ben en çok lakerdayı beğendim.
Ara sıcak seçimini bizimle ilgilenen şefimize bıraktık.Kendisi gerçekten çok güzel seçimler yapmıştı. Yukarıda gördüğünüz balık kokoreç… En son Kaş’ta yeme fırsatım olmuştu, İstanbul’da çok fazla bulma şansınız olmuyor. Çok çok güzeldi…
 Güveçte, beyaz şarap ve sarmısak soslu ahtapot ise parmak yedirten cinstendi…
 
Gecenin sürprizi ise ana yemek olarak gelen tuzda balık idi… Sunum tam olarak bir görsel şölendi, tat ise tek kelimeyle muhteşemdi. 
 Tuzları kırılan balığımız bu şekilde çıktı 🙂 Kokusu oraya da geliyor mu?
Gecenin finalini ise kıymetli şef çeşit çeşit tatlılar sunarak gerekleştirdi. Favorim irmik helvası ve ayva tatlısı !
Bu güzel etkinlik için hem Mekanist’e hem de Limani Balık’a çok teşekkür ederim. Çok güzel bir akşam geçirdik. Siz de gerek iş gerekse romantik bir akşam yemeği planlıyorsanız, The Grand Tarabya Hotel’indeki Limani Balık çok doğru bir adres olacaktır !
Limani Balık –  http://www.thegrandtarabya.com//yeme-icme/limani-balik.aspx 
 
Sevgiler
Küçük Martha
 
ŞEHİRDE NE VAR?

Karaköy Keşfi; Mums Cafe !

Hikayesi:

Geçenlerde Bozcaada’nın bana kazandırdığı tatlı bir arkadaşla buluştuk Karaköy’de. İşsiz olmamın en büyük lüksü de bu gündüz gezmeleri aslında 🙂 A. bir tasarımcı aslında, o da özel sektörü bırakıp kendi işini kuranlardan. Çok da başarılı… Çok da şeker… İnsanın artık böyle içten insanlarla karşılaşması pek kolay olmuyorAldı beni Karaköy’ün yeni bebeği Mums Cafe’ye götürdü… Ne de iyi yaptı…
Sanki yıllardır tanışıyormuşçasına oturduk saatlerce konuştuk… Aşktan, evlilikten, işten, Bozcaada’dan… Su gibi aktı gitti… Bambaşka bedenlerde, başmbaşka yerlerde aynı ya da çok benzer şeyleri yaşıyoruz ya… Yine bunu farkettim… Adı değişiyor sadece… Biz sohbete dalmışken Mums Cafe’nin sahibesi Y. hanım da bize katıldı… Önlüğü, Converse ayakkabıları, turuncu saçları ve yeşil ojeleriyle zaten gönlümü kazanmıştı… 🙂 Çok şeker ve ilgiliydi kendisi… Kadın kadına sohbet ettik biz de… 
 Sohbet bir yana, Mums Cafe’yi neden bu kadar beğendim diye sorarsanız bir kere içeri girdiğinizde kendinizi huzurlu hissediyorsunuz. Öyle karışık ya da karanlık bir dekor yerine sade ve aydınlık bir dekor tercih edilmiş. Duvarlarında yer alan özlü sözler size ilham veriyor. Annemizin çeyizlerimize tıkıştırdığı dantelleri nerede kullanabilirz onu görüyoruz 🙂 Ve tabi kahveleri de tatlıları da harika… 
Kahvaltı için de iyi bir alternatif olmuş aslına bakarsanız. Özellikle haftasonları açık büfe brunch imkanı sunuyorlar. Böylelikle tüm lezzetlerden tadabiliyorsunuz.



 Yukarıda bizim yemiş olduğumuz kahvaltı tabağı ve Quinoa salatasını görebilirsiniz. Ben özellikle otlu ve peynirli omleti çok beğendim. Quinoa salatasına da nar ekşisi çok yakıştı 🙂
 
Sohbetinizi ise bu tatlı espresso ile sonlandırmayı unutmayın 🙂
Not: Yağmur Karaköy’e çok yakışıyor ! 

Sevgiler
Küçük Martha
ŞEHİRDE NE VAR?

Birinin Neşesi Olabilme Sanatı; Cup of Joy Bebek !

Hikayesi:
Size de olur mu? Bazen düşünürsün yanındaki insanla ne kadar gülebiliyorsun diye… Sanırım benim her zaman hayatımda hem arkadaşlıklarımda hem ilişkilerimde en fazla baz aldığım nokta bu oldu.. “Gülmek” ! Ama birlikte gülebilmek ! Saçmalamak… Kıkırdamak… Dalga geçmek belki de hayatla, kendinle… Hani hayatın film olsa romantik komedi olacakmış gibi… Belki de filmin müziklerinden biri de “Uuuu Baby I love Your Way…” olacakmış gibi… 🙂 Adı da “Hayatımın Neşesi” olurdu belki de…  🙂
İşte ben de, B. ile sanırım en çok bu anlarımızı seviyorum… Bazen tüm günümüzü sinir stress içerisinde geçiriyoruz, sona akşam bir saat geliyor ve dalga geçerek, çocuklaşarak, şımararak, kahkahalar atarak günü noktalayabiliyoruz… Bazense bir Pazar Sabahı Neşesi oluveriyor… Bir kahve içimlik kadar sürüyor, ama tüm günümüze iyi geliyor… En kıymetli anlar değil mi bu anlar? Bir fincan kahvenin 40 yıl hatırı vardır derler ya, bence de bir kahve içimlik kahkahanın 40 yıllık hatırı vardır 🙂 Sabah neşeniz oluverir bir anda, gece yarısı neşeniz olur… İşte budur birinin neşesi olabilme sanatı ! Sevmek, kendin olabilmek ve birlikte gülebilmek!
***
Bir kahve içimlik neşeden bahsetmişken, Bozcaada’dan sevgili dostum Ada Ekmeği’nin tavsiyesiydi Cup of Joy… Kahveden çok iyi anladığı için ondan alınmış kahve üzerine bir tavsiye mutlaka dikkate alınmalıydı… İşsizlik günlerim devam ede dursun, uzun zamandır yapamadığım şeyleri yapmaya devam ediyorum ben de… Yeni yerlerin keşfi de listemde 1 numarada…
Gündüzleri el ayak çekiliyor benim için… B. yok, arkadaşlarım yok, e zaten yanlız yaşayan bir insan evladıyım… Dolayısıyla keşiflerime yanlız devam ediyorum şu sıralar…
Bebek’te bir pasajın içerisinde beklemediğiniz bir yerde beklemediğiniz şekilde bir mekan yaratılmış… Küçük, ama huzurlu… Kahveleri de gerçekten çok özel…Jamaica Blue Mountain, Panama Esmeralda Geisha gibi kahvelerin yansıra, her yıl en iyilerin yarıştığı ‘Cup of Excellence’ ödüllerine sahip kahveleri de  Türkiye’de ilk defa Cup of Joy’da deneme şansı bulabilirsiniz… Kısacası adamlar sadece “kahve” ile ilgileniyor ve bu anlamda size en iyisini sunmaya çalışıyorlar…

Son olarak, “In Coffee We All Trust” diyerek, sizlere Bebek’teki bu minik neşe kaynağını mutlaka tavsiye ediyorum…

Sevgiler
Küçük Martha