ŞEHİRDE NE VAR?

Değişimin Yeni Tadı; Limani Balık !

Hikayesi:
Hiç düşündünüz mü? Binalar da insanlar gibi aslında… Birileri gelmiş inşa etmiş, iyi-kötü, güzel-çirkin, elinde olmadan, bir yere konumlandırılmış… Kimisi Boğaz’da bir yalı olvermiş ve çok şanslı, kimi ise bir gecede dikilmiş, ayakta kalmaya çalışıyor sadece ve şanssız… Bir de o binanın duvarları içerisindeki yaşanmışlıklar vardır hani… Ah şu duvarların dili olsa da anlatsa deriz… Neler gördü, nelere şahit oldu, sır gibi saklıyor… Bazen utandı bina, yas tuttu, yosun tuttu rutubet oldu, hatta boyasını döktü ağlamaktan… Rimelleri akmış bir kadın gibi…Özensizce davranıldı kimine, içindeki yangının izini gördük duvarlara sinen isten… Kimi ise her gün başka insanları gördü, başkalarının hikayelerine ortak olmak için yaratıldı… Oteller gibi… Süslü duvar kağıtları vardı onların, kocaman deniz gören camları… Çok güzeldi… Aşklara, ihanetlere, yanlızlıklara, yorgunluklara, mutluluklara şahit oldu… Kimilerini de eski haliyle sevemedik daha fazla, yeniledik… Yeniden gelin gibi süsledik… Çok geldi bu gördükleri, rehabilitasyona aldık… Aynı bizim gibi…Etten duvarlarımıza fazla geliyor bazen, yenilenmek istiyoruz. Kaçışta buluyoruz çözümü ya da kuaförde?! Güzelleşiyoruz…Yenileniyoruz… Biz unutmuyoruz da, duvarlar unutuyor mudur dersiniz? Belki de bazen sadece üstünü kapamak yeteridir… Duvarları boyayalım yeniden… Camlarımızı büyütelim… Belki manzaramız değişmeyecek ama daha çok ışık alır belki? Olmadı mı? O zaman kır duvarlarını, yık ve baştan başla… Ama bu sefer sağlam diz tuğlalarını… Kolay olmayacak, ama sonunda uyuyup uyanacağız ve hepsi geçecek… Yapabilir misin? 
 
***
İstanbul’un en sevdiğim sahil şerididir İstinye-Sarıyer arasındaki bölge… Bence bu bölgedeki en güzel konuma sahip binalardan biri ise tartışmasız Tarabya Oteli’dir… O eski yeşilçam filmlerinden beridir bizimle aslında… Duruşu, bakışı, yaşanmışlıkları hep farklı gelmiştir… B.’ye ne zamandır söylüyordum, özel bir şey için mutlaka gelmeliyiz buraya diye… Özellikle de bi yaz akşamında terasında oturup yemek yemeye… Kısmet işte, çok istemişim demek ki, çok geçmeden Mekanist’in davetlisi olarak tadım etkinliğine katılma şansım oldu. O meşhur Limani Balık’a gittik bir grup sevgili blogger arkadaşımızla… Ne de güzel oldu… 
Bizim için hazırlanan masaya öncelikle meze tepsisi getirildi, biz de istediklerimizi seçtik. Mezelerin hepsi çok güzeldi, ben en çok lakerdayı beğendim.
Ara sıcak seçimini bizimle ilgilenen şefimize bıraktık.Kendisi gerçekten çok güzel seçimler yapmıştı. Yukarıda gördüğünüz balık kokoreç… En son Kaş’ta yeme fırsatım olmuştu, İstanbul’da çok fazla bulma şansınız olmuyor. Çok çok güzeldi…
 Güveçte, beyaz şarap ve sarmısak soslu ahtapot ise parmak yedirten cinstendi…
 
Gecenin sürprizi ise ana yemek olarak gelen tuzda balık idi… Sunum tam olarak bir görsel şölendi, tat ise tek kelimeyle muhteşemdi. 
 Tuzları kırılan balığımız bu şekilde çıktı 🙂 Kokusu oraya da geliyor mu?
Gecenin finalini ise kıymetli şef çeşit çeşit tatlılar sunarak gerekleştirdi. Favorim irmik helvası ve ayva tatlısı !
Bu güzel etkinlik için hem Mekanist’e hem de Limani Balık’a çok teşekkür ederim. Çok güzel bir akşam geçirdik. Siz de gerek iş gerekse romantik bir akşam yemeği planlıyorsanız, The Grand Tarabya Hotel’indeki Limani Balık çok doğru bir adres olacaktır !
Limani Balık –  http://www.thegrandtarabya.com//yeme-icme/limani-balik.aspx 
 
Sevgiler
Küçük Martha
 

You Might Also Like

No Comments

Leave a Reply