BOZCAADA

En Güncel Haliyle Bozcaada Rehberi’m !

Hikayesi:

Vahit’in Yeri’nin yanından inen şu patikanın tepesinden görünen “huzurun resmini” görebilmek için kaç kere attınız kendinizi yollara? Kaç gece aniden karar verip sabaha karşı yola koyuldunuz? Bitmek bilmeyen Tekirdağ trafiğini sırf haftasonu için bile olsa oraya ulaşabilmek için çektiniz? Kaç kişi size o yol 2 gün için çekilir mi diye sorup son dakikaya kadar sizi caydırmaya çalıştı? Peki ya kaçınız herşeye ragmen o noktaya vardığında kendini evine dönmüş gibi huzurlu hissetti? Kaçınızın annesi o anda karşınızda gördüğünüz deniz oldu ve kucaklamak istediniz? İşte o an… O an herşeyi unutma anıdır…

Zamansız adaya yeniden gelişin verdiği mutluluğun resmidir…

3 yıldır Bozcaada’ya, aynı yukarıda anlattığım duygularla sık sık gidip geliyorum. Bu sene Mayıs ayı itibariyle her ay gittim… Her ay adanın ayrı bir güzelliğine tanık oldum… Son 2 senedir adanın popüleritesi malum… Benim bu ada sevdalılığımı bilen insanlar da gitmeden önce sürekli benden yardım istediler. Tüm yaz boyunca onlarca insana rehberlik yaptım… Zevkle… Sonunda anladım ki herkesin adası ayrıdır… Her seferinde farklı hikayelerle döndü insanlar… Aynı noktada benim yaptığım şeyleri yapmış olmasına ragmen başka tatlarla döndüler… İşte bu yüzden seviyorum Bozcaada’yı… Kendi küçük, gönlü büyük… Herkese yetecek kadar anı sığdırabiliyorsun içine… Herkes mutlulukla döndü, çoğu dönmek istemedi… “Ah o son feribota binmeyecektik” cümlesini çok duydum, aynı bizim her seferimizde söylediğimiz gibi… Adada yapacak bir şey bulamadık diyenleri de duydum az da olsa… Olabilir… Herkesin gönlü aynı çalışmıyor ne de olsa, bakmakla görmek ayrı şeyler ne de olsa… Değil mi?
Uzun lafın kısası, sonbaharda ada yazılarımı yazmadan once, son bir kez derleyip toplayıp sizinle Bozcaada Rehberi’mi paylaşmak istedim… Yoğun istek üzerine, işte en güncel haliyle Bozcaada Rehberi’m 🙂
Sevgiler
Küçük Martha
Sık Sorulan Sorular ve Cevapları:
*Nasıl Gidelim? Arabalı mı Arabasız mı?
Bana en çok gelen sorulardan biri… Bence arabalı gitmek imkan varsa her zaman daha güzel, çünkü adanın çevresinde dolanıp keşfedeceğiniz çok şey var aslında… Bağlar, patika yollar, koylar… Sizin için de kolaylık olur… Adanın içerisnde 1 adet benzin istasyonu var buarada evet! Özellikle bir kaç kişi beraber geliyorsanız masrafı bölüşmek açısından da daha mantıklı olacaktır…
*Nerede Kalalım?
Oya Abla, 3 yıl once Bozcaada ile beraber girdi hayatıma… Şimdilerde ise adadaki ailem diye bahsediyorum kendisinden… Patiska Pansiyon, merkezde konaklamak isteyen misafirler için çok güzel bir seçenek… Merkezdeki tüm konaklama yerlerinin aksine kendine ait bir bahçesi var… Dolayısıyla binalar arasına sıkışmıyorsunuz… Çok sevimli ve tamamen el emeği ile yapılmış bir bahçesi var… Oya Abla’nın muhteşem kahvaltılarını da bu bahçe de tadıyorsunuz… Rum Mahallesi ve Kale’ye yürüme mesafesi 2dk… Önünde aracınızı park edebiliyorsunuz… Evcil hayvan kabul ediliyor… Bahçesi olduğu için sıkıntı çekmezsiniz… Çocuklarınız varsa bahçe yine sizler için güzel bir seçenek… Arabasız gelenlerin de merkezde konaklamasını tavsiye ederim…
Bu sene pansiyonun yanına bir de bağ evi ekledi Oya Abla… Bizim Bozcaada algımızı da bambaşka bir yere taşımış oldu…
Bağ evinin yoluna girdiğiniz anda daha başka alemlere dalıyorsunuz… Toscana da mıyım neredeyim? Arabanızı park ettiğinizde ise Paşa ve Shiro (bağ evinin tatlı köpekleri) sizi karşılıyor tüm sevimlilikleriyle…
Siz sadece konaklamaya geldiğinizi zannediyorsunuz ama yanılıyorsunuz, orada kurulacak dostluklardan henüz haberdar değilsiniz… Kahvaltı sonrası açılan ada şaraplarıyla edilen koyu sohbetlerden… Hadi biraz daha oturalım sonra kalkalım darken saatin 4 olduğunun farkına varamayabilirsiniz… 🙂 Sorun yok Ayazma için en güzel saat zaten… Herkes aynı şekilde yaşar yaşamaz onu bilmem… Ama ben bu şekilde seviyorum ve yaşıyorum adayı…
Bağ evi için bir güzel detay ise, ada ekmeği… Ada ekmeği markası altında dünyanın dört bir yanına ekmek yapıp gönderen zatı muhterem Ali Bey bağ evinde üretiyor bu ekmeklerini… Zaten Ali, bağ evindeki konaklamanıza ekmeğiyle, sohbetiyle, önerileriyle, konukseverliğiyle en büyük değeri katıyor… Kendisinden bir önceki Bozcaada yazımda detaylı olarak bahsetmiştim, ilgilenirseniz mutlaka göz atın derim!
İşte Patiska Pansiyon ve Bağ Evi’nde sunulan muhteşem kahvaltılardan bir önizleme sizlere 🙂
Olur da bir gün bu satırları okuduktan sonra buraya gitmeye karar verirseniz, Küçük Martha’nın selamını da iletmeyi unutmayın lütfen!
Instagram: patiskabozcaada ve alishiro isimleriyle bu kişileri takip edebilirsiniz.
Ada’nın yeni bebeklerinden Ela Tenedos… Bu yaz ortasında açıldı… Kale’nin arkasında, Patiska Pansiyon’un çok az ilerisinde… Bembeyaz odaları ve muhteşem manzaralı terası ile size bambaşka bir tatil hissi verecektir…
Ela Tenedos’un konsepti biraz daha farklı, dizayn otel konseptinde diyebiiliriz… Beyaz Alaçatı butik otellerini andırıyor aslına bakarsanız… Bozcaada’ya o anlamda yeni bir soluk getirdiğine inanıyorum… Bu tarz bir otelde konaklamak isterseniz sizin için iyi bir alternatif olabilir… Bu yaz bu otele de gönderdiğim eş dost olmuştu ve hepsi çok memnun kaldıklarını belirtti, bu da benden size bir not olsun ! 🙂
Burada konaklamanın en kıymetli yanı ise, akşamüzeri kalenin arkasından güneşin batışını izlemek için, bir kadeh şarap eşliğinde terasta keyif yapabilmek olacaktır…
Küçük Martha’nın sevgi ve selamlarını sahibi Hakan Bey’e mutlaka iletiniz 🙂
*Tamam geldik! Otele de yerleştik! Nerede
  Denize Gireceğiz?
Herşeyden once şunu söylemek gerek ki adanın denizi soğuktur! Yani girilmeyecek gibi değil tabiki ama girene kadar biraz eziyet çektirecek kadar soğuktur. Ama o çok sıcak günlerde çok iyi geldiğini söyleyebilirim. Dönemsel bir istatistik yapmak gerekirse, Kaz Dağları’ndaki karlar Mayıs-Haziran da daha henüz erimeye başladığı için, Mayıs-Haziran adada denize girmek için güzel bir zaman… Temmuz ve Ağustos epey soğuk oluyor, ama aynı orantıda hava da sıcak olduğundan bu iyi bile gelebiliyor. Eylül ise yeniden denizin ısındığı dönem diye biliniyor…
Adanın en popüleri her zaman en büyük sahile ve çeşitli tesislere sahip olduğu için Ayazma olmuştur. Çok keyiflidir gerçekten… Vahit’te oturup bir bira ve kalamar eşliğinde o muhteşem maviliğe bakmanın keyfi ayrıdır… Kendini adalı hissedersin bir anda…
Ama özellikle arabalıysanız Akvaryum ve Beylik koylarına da gitmenizi tavsiye ederim. Özellikle akvaryumun suyu çok güzeldir. Ama buralarda tesis yok, kendi suyunuzu, yiyeceğinizi kendiniz götürmelisiniz.
Benim size önerim ise, bir gününüzü mutlaka Ayazma’da harcamanız, o keyfi almanız, sonra bir diğer gün koyları gezmeniz olacaktır.
Adada bu yıl popülerleşmenin de getirisi olarak beach club adı altında mekanlar açılmaya başladı. Bunlardan bu yaz en çok adını duyduğum ve sonunda gidip denediğim Pelagos… Bu da bir otel işletmesi aslında. Merkeze yakın, askeriyenin yanında kalıyor. Ayazma’da plastik şezlonglardan sıkıldığınız zaman, komfor aradığınızda yumuşak yastıklarda güneşlenmek adına güzel bir alternatif olabilir. Giriş ücreti 2013 yazı itibariyle kişi başı 25TL idi…

Karar sizin 🙂

Not: Ayazma dahil tüm koylara evcil hayvanınızla gidebilirsiniz. Pelagos ve diğer beach club işletmeleri için önceden arayıp sormanızı tavsiye ederim!

*Biz çok acıktık Küçük Martha, Nerede Ne   
  Yiyelim?

  • Vahit’in Yeri / Ayazma :  Hem ogle yemeğinizi hem de dilerseniz akşam yemeğinizi burada yiyebilirsiniz. Ben genelde ogle yemeği ve akşamüzeri atıştırması için gidiyorum Vahit’e. Ama balık yemek için de güzel bir alternatif.Benim size önerilerim, peynir ezmesi, köpeoğlu, karpuz, kalamar, kabak çiçeği dolması ve yanında bira şeklinde bir ogle menüsü olacaktır. Ama köfte yemek isterseniz gerçekten güzel köfte de yapılıyor.
Vahit’in yerinden manzara…
  • Ada’m : Bu sene yeni açılan mekanlardan biri Adam. Kırmızı beyaz ekoseli masa örtüleriyle hemen dikkat çekiyor Rum Mahallesi’nde… Simyon’un hemen yanı, Battı Balık’ın karşısı… Detaylı bilgileri bir önceki yazımda bulabilirsiniz. Mutlaka yemeniz gereke iki şey ise, enginarlı ahtapot ve beğendi yatağında mezgit. Ayrıca öğlenleri balık ekmek de servis ediliyor. Şarap menüsünün de zengin olduğunu söyleyebilirim 🙂
Deniz mahsüllü spaghetti de çok başarılıdır!
  • Cabalı Meyhane / Ülke’nin Yeri: Gerçek Bozcaadalı bir şef olan Ülke Bey, tüm hünerlerini sergiliyor bu güzel mekanda… Deniz kenarında, kale manzarası eşliğinde mum ışıklarıyla romantik bir akşam yemeği de yiyebilir, dostlarınızla arkada çalan türk sanat müziği eşliğinde rakınızı içip deniz kokusu eşliğinde sohbetinizi de yapabilirsiniz. Mutlaka yemeniz gereken iki şey; kağıtta kalamar ve beğendili levrek fileto… Muhteşem!
Ülke Şef’in kağıtta kalamarı…
  • Sandal : Bir ada klasiğidir… Tüm mezeleri başarılıdır… Ben hiç burada balık yemedim, masayı meze ve ara sıcakla doldurmak hayli hayli yetiyor aslına bakarsanız. Zeytinyağlı börülceyi çok güzel yapıyorlar, ara sıcak için de ızagara ahtapotu gerçekten güzel oluyor. Tavsiye ederim. Bir önceki yazımda detaylı bilgi bulabilirsiniz.
  • Simyon : Sandal’ın hemen karşısındaki ve sanırım en çok masaya sahip olan mekan. Aynı şekilde tüm mezeleri ve ara sıcakları çok başarılı. Favorim ise Beğendili ahtapot ! Bir önceki yazımda detaylı bilgi bulabilirsiniz.
  • Lodos : Simyon’un yanı, Rum Mahallesi’nin köşe başı restoranıdır… Damla sakızlı enginar mutlaka denenmeli! Ayrıca balık yemek için de çok iyi bir mekan olduğunu söyleyebilirim.
  • Bakkal : Adaya renk katan bir başka mekan… Kırmızı kapısı ve üzerinde yazan “Bazen Açıktır” ifadesiyle sizi selamlar 🙂 Risottosu ve bonfilesi oldukça başarılıdır. Rakı-Mezeden sıkıldığınız zaman ya da zaten yemek istemiyorsanız size muhteşem bir alternatif olacaktır.
  • Hasan Tevfik : Zeytinyağlının kitabı burada yazılmış… Yaprak sarmasını yemeden dönmeyin adadan. Asmaların altında oturup, gerçek ev yemeği lezzetleriyle buluşmak isterseniz size güzel bir seçenek olacaktır.
  • Tayyare Pizza : Uzun sure adada kalıyorsanız ve güzel bir pizza yemek isterseniz alın size tavsiye… Şirin mi şirin konsepti ile, İstanbul’da çoğu yerde yiyemeyeceğiniz güzellikte hamuruyla Tayyare Pizza, adada yer alan tek benzin istasyonunun içerisinde bulunuyor.
  • Ada Café : Bir ada klasiği daha… Gelincik şerbeti, türk kahvesi ve patlıcanlı börek… Bu üçleme rüyalarıma az mı girdi… Denemeden dönmeyin!Bir önceki yazımda detaylı bilgi bulabilirsiniz.
  • Rıhtım Café : Kalenin önünde mavi beyaz koltuklarıyla dikkatinizi çeker hemen… Rıhtım cafede yiyeceğiniz tostun tadını asla unutamayacaksınız. Ben özellikle peynirli olanı seviyorum… Ekmeği özel mi özel… Ayrıca dilerseniz önünden denize de girebilirsiniz… Ya da feribota binmeden once son dakika atıştırması olarak bu tostlardan deneyebilirsiniz…
*Özel Tavsiyen Var mıdır?
Rüzgar Gülleri :
Denizden çıktınız saat 7’yi buldu… Hemen merkeze inin, Çamlıbağ satış mağazasına gidin, hemen içimlik bir adet Çamlıbağ Blush istiyoruz deyin… Yanında peynir de rica edin 🙂 Size hazır şekilde plastic bardaklarınızla verecekler soğuk şarabınızı… Sonra ver elini rüzgar gülleri…
Benim tavsiyem kalabalıktan uzaklaşın… Gidebildiğiniz kadar ileriye gidin… Güneşin batışını şarabınızı yudumlarken seyredin… Müziğiniz de varsa sizden keyiflisi yok… Güneş battıktan sonar arkanızdaki kalabalık dağılacaktır… Siz gitmeyin bekleyin… Çünkü kimsecikler yokken, o yıldızları görmeden adadan ayrılmayın… Mitolojide yıldızların en yakın olduğu yer diye geçermiş Bozcaada… Bunu da görün yaşayın… Öyle gidin… 🙂
Zamanı unutun ve sadece yaşayın dönün… Ve sonar yeniden gitmenin hayalini kuralım hep beraber…
Sevgiler
Küçük Martha
Instagram‘dan beni takip etmek için: kucukmartha

You Might Also Like

No Comments

Leave a Reply