GEZİ NOTLARI VENEDİK

Karnaval Zamanı Venedik; Gurme Rehberi

Hikayesi:

Karnaval döneminde Venedik’te, soğuk ve başımıza gelen bir takım aksilikler dışında herşey çok keyifliydi… B. ile yaptığımız bu kaçamak, üzerine Barselona Yolcusu Kalmasın Pastası‘nın hikayesinde yer alan E. nin de bize katılmasıyla daha da keyifli hale geldi… Daha önce yazın bu şehri görmüş olan benim, şehir hakkında hiçbir fikri olmayan B. ve E. den hiç bir fakrım yoktu 🙂 Kışın bu şehrin çehresi bambaşka bir hal alıyormuş çünkü… İstanbul’da öyle değil midir? Kışın gri yazın sarı… Venedik de aynen öyle… Kışın hastalıklı gibi solgun… Ama güneş biraz çıksın hemen yüzü gülüp çiçek açıyor, renkleniyor binalar… Buna karnavala özenle hazırlanıp kostümlerini giymiş insanlar da eklenince keyfi ayrı oluyor.

 

Sokaklarda kaybolmaca stili bulduğumuz restoranlar, cafeler gün sırasıyla aşağıdaki gibi…İtalya’ya gitmişken bol bol yemek yemeden dönmek olmazdı… 🙂

Herkese keyifli okumalar!

Sevgiler
Özüm

1-La Caravalle Restaurant:

Daha gitmeden 1 hafta önce internet sitesinden rezervasyonumuzu yaptırmıştım. Bir çok sitede ve kitapta görmüştüm bu restoranı. Pahalı olacağını tahmin ediyordum, ama bir kere bunu yapmalısın bence… 🙂
Ve tabi ki Prosecco… Venedik’e varışımızı baş başa ilk akşam yemeğimizde birer kadeh Prosecco ile kutladık…

Ben fesleğen soslu deniz levreği yedim… Balığa fesleğenin bu kadar yakışacağını tahmin etmezdim… İnanılmazdı…

B. orta pişmiş Venedik Bonfilesi yedi… Sosu çok başarılıydı… Ayrıca yanındaki minik sebze garnitürleri de, basit ama oldukça lezzetliydi…

Bizimle ilgilenen garsonun önerisiyle MASI isimli kırmızı şarabı tercih ettik… Garson önerisiyle hareket etmeyi çok sevmem, ama iyi yerlerde garsonlar da gerçekten işi iyi biliyor oluyorlar, sizi doğru yönlendirme şansları çok yüksek… Tavsiye ederiz…

 http://www.restaurantlacaravella.com/it/ 
 

2-Florian Cafe:

Sabah kalktığımızda bizi bambaşka bir Venedik karşıladı… Heryerde 18. yy. dan kalma insanlar… Bu ortam içerisinde olup da o dönemin tadını almak istememek imkansız… Cafe Florian ise bir Venedik klasiği olarak pas geçilmemesi gereken bir mekan.

Gümüş tepsiyle sunulan kahvaltı, bir kahvaltı için oldukça pahalı…Ama o ortamı tatmak için imkanınız varsa mutlaka denenmeli!

          Ben peynirli kiş yedim, B. ise sandviç yedi… Kiş oldukça başarılıydı…

Cafe Florian’ın ağız sulandıran minik tatlıları ise kahve eşliğinde alabileceğiniz en güzel seçenekler!

 http://www.caffeflorian.com/

3-San Marco Cafe:

 San Marco meydanında şöyle bir oturayım, gelen geçeni seyredeyim, bir soluklanayım derseniz, alternaifiniz çok. Biz ratgele bu yanyana dışarı atılmış sandalyelerden birine oturup, E. nin gelişinin şerefine bir şeyler atıştırdık.
Peroni bildiğiniz zere İtalyan birası… Türkiye’de malt hali yok bildiğim kadarıyla, bizim bu içtiklerimiz oldukça güzel ve hafifti. Zaten Venedik’te bira sitediğinizde otomatik olarak bunu getiriyorlar.Aynı zamanda en ucuz bira olduğunu da söyleyebiliriz…

4-Rossopomodoro Restaurant:

Geldik Venedik geimizin favori keşfine! Restoranın girişinde oldukça kalabalık bir sıra vardı, ancak buna rağmen max. 15 dk kadar bekledik…

Restoranın iddialı ürünü domates! 🙂 Bunda öyle iddialılar ki domates salçalarını da gururla satıyorlar.
 
Başlangıç olarak aldığımız bruschettalar lezzetliydi ama vay be olmadık!

Ben basit bir domatesli, feslegenli spagetti istedim. Çok bir beklentim yoktu, sadece güzel bir makarna yemek istedim. Ev yapımı makarna ve özel üretim muhteşem tatlı domatesler tamamen bir sürpriz oldu. Resmne bayıldım! Tavsiye ederim!

B. tercihini ravioliden yana kullandı, yoğun kremalı ve peynirli ravioli gerçekten çok lezzetliydi.

İtalya’ya geldik oğlum pizza yiyelim diyen E. tercihini 4 çeşitli pizzadan yana kullandı. Gerçekten çok başarılıydı…Garsonun da önerisiydi buarada…

Yemek bitti sıra geldi tatlı ve kahve keyfine… Nutellaı tiramisuyu menüde gördüğüm an atladım… İnanılmazdı gerçekten…

Espresso makinası ise çok şirindi. Barın tam ortasında koskoca cüssesiyle duruyordu. Kahveyi Osmanlılar Venedik’e getirmiş, dolayısıyla espressonun varoluşunda katkımız büyük! Ama adamlar almışlar geliştirmişler… Çok da güzel olmuş 🙂

5-Mister Cafe:

Ertesi sabah Rialto Köprüsü tarafına gittik. Oldukça acıkmıştık ama E. ve B. hiç bir yeri beğenmiyordu 🙂 Biz şöyle dolu dolu bir snadviç yemek istiyoruz diyorlardı… Peki dedik ve sonunda burayı bulduk! Rialto köprüsünün oradaki feribot durağının tam karşısında bulunuyor Mister Cafe…

Burası nsipeten ucuz bir yerdi… Rokanın içine girip de yakışmadığı bir şey var mı? Tüm sandviçlerdeki roka beni benden aldı… Sabah sabah güzel kahvelerimiz eşliğinde yediğimiz sandviçler gerçekten aç kaldığımız bir kaç saate değdi 🙂

6-Goppion Caffeteria:

Rialto köprüsünden karşı tarafa geçip sokaklarda kaybolmaya başladık… Ne yala söyleyelim sanırım biz bu tarafı daha çok sevdik… Hem daha az insan vardı hem de keşfetmeye müsai daha fazla sokak… Soluklanmak istediğinizde ise Goppion Cafe’yi bulabilirsiniz…  http://www.goppioncaffetteria.it

Hayatımızda yediğimiz en güzel çikolatalı kuruvasanı sanırım burada yedik! Üstelik 1 Euro’ya! Sıcacık… Pofuduk pofuduk… Muhteşemdi…

Ayrıca Sevgililer Günü konsepti olarak vitrinine bu elmayı koyan Goppion Cafe, kalbimi daha girmeden çalmıştı 🙂

7-Cioccolateria VizioVirtu:


Gitmeden önce okuduğum bir blogda görmüştüm burayı… Lokal ve resmen çikolata sanatı yapışıyla biliniyor. İçeride fotoğraf çekmek yasak, bu nedenle sadece vitrinden kareler paylaşıyoruz sizinle… B. ve E. buradan sıcak çikolata aldılar… 🙂 Çikolatalı kuruvasanın üzerine şeker komasına girmelerine ramak kalmıştı resmen 🙂 Biraz yoğun ama oldukça lezzetli bir tadı vardı…


http://www.viziovirtu.com/

8- Al Vaporetto:

 

Uçağımıza saatler kala, son yemeğimizi burada yedik. San Marco tarafına geri dönmüştük ve otelimize en yakın restoranlardan biri burası olduğu için burayı tercih ettik aslında. İşin ilginç tarafı içeride bir sürü Türk müşteri vardı… Nedenini hala bilmiyorum. 🙂

Ben deniz mahsüllü spagetti yedim, fena değildi diyebilirim…

E.yine pizzadan yana kullandı şansını… Rossopomodoro dan sonra çok tatmin etmedi bizi 🙂

Ve tabiki B.cim Dubrovnik’te keşfedip bayıldığı mürekkep balıklı spagettiyi menüde görünce denemek istedi. Ancak bunun için doğru yerde olmadığımızı sonradan anladık. Herşeyi heryerde yiyemiyorsun… Ama denemeden de öğrenemiyorsun 🙂

Keyfiniz bol olsun!

Sevgiler
Özüm

You Might Also Like

2 Comments

  • Reply
    Adsız
    25 Şubat 2013 at 20:46

    Özlemisim teşekkür ederim çok keyifli geldi bu saatte müzikle beraber 😉 Zeynep E.

  • Reply
    Özüm Kasapoğlu
    25 Şubat 2013 at 20:53

    Beğenmenize çok sevindim 🙂 ben teşekkür ederim!

  • Adsız için bir cevap yazın Cancel Reply