Alexandoupoli’den sonraki durağımız olan Halkidiki, bu seyahatte mesafe anlamında yaptığımız en uzun yolculuktu. Halkidiki bölgesi üç yarım adadan oluşuyor; sol baştan Kassandra, Sithonia , Athos ! Biz 4 gün boyunca iki farklı kasabasında olmak üzere Sithonia yarım adasında kaldık. Planımız önce en uzak nokta olan Sarti kasabasında 2 gece kalmak, ardından Nikitas kasabasına yani kuzeye doğru çıkarak orada da 2 gece kalmaktı.
Yolculuk boyunca Google Maps kullandık, genel olarak memnunduk ama bazen sapıttığı oldu diyebilirim. En büyük kazığı Alexandroupoli’den Sarti’ye giderken yaptığımız 7 saatlik yolda yedik. Bizi Nikitas’tan sonra Neos Marmaras üzerinden dolandırıp Sarti’ye götürmeyi tercih etti nedense. Halbuki Nikitas’tan Orange Beach tarafına sahilden devam etseydik en az 2 saat kazanıyorduk. Bunu tabi ertesi gün adada gezerken anladık. 🙂 Siz siz olun bu yolu tercih etmeyin.
Bize bu yolun en büyük katkısı Neos Marmaras’tan da bir şekilde geçmiş olmak ve orada Tavern Dimitris‘de yemek yemiş olmak oldu. O kadar acıkmıştık ki gözümüz döndü ve sofrayı donattık 🙂 Buarada bu bölgede inanılmaz fazla Neos ya da Nea ile başlayan kasabalar var. Bunların çoğu Türkiye’den vakti zamanında göç etmek zorunda kalmış Rumlar’ın kurdukları “yeni” kasabalar. Örneğin Nea Moudania Mudanya’dan göç edenlerin, Nea Fokea Foça’dan göç edenlerin, Neos Marmaras ise genel olarak Marmara Bölgesi’nden göç edenlerin kurdukları kasabalar. Zaten buralardaki insanların çoğu Türkçe biliyor ya da anlıyor. Çok yakınız, çok aynıyız, komşudan öteyiz bazen… Olur da yolunuz bu taraflara düşerse Tavern Dimitris’de mutlaka bir yemek yiyin, kendi sofranızdan ne kadar çok şey bulacağınıza hayret edeceksiniz !
Genelde gece hayatı ve hareketli yaşantısıyla meşhur olan Kassandra’da neden kalmadınız diye sorarsanız, bunun 2 sebebi var; 1) Aradığımız şey daha çok doğal güzellik, tabiat ve sakinlikti 2) Eylül ayında Kassandra’da sezon bitmiş oluyor ve in cin top oynuyor dendiği için. Genel olarak Eylül ayı bu bölge için çok muhteşem bir sezon değil zaten. Öğrendik ki her yıl Eylül’ün ilk haftası bir yağmur, fırtına durumu olurmuş, sonraki hafta hava sakinler ve bir pastırma yazı yaşatırmış, ardından yine yağmur çamur… Yani Eylül kritik bir dönem diyebiliriz. Biz de bu havadan nasibimizi aldık ve Sarti’de kaldığımız 2 gün boyunca güneş yüzünü göstermedi bize. Ara ara yağmur da yağdı.Ama kaldığımız yer o kadar güzeldi ki havayı hiç dert etmedik 🙂
Sarti’de 2 gece boyunca TAliZEti Apartments‘da, Nikitas’da ise 2 gece boyunca Danai Beach Resort & Villas‘da kaldık.
TAliZEti APARTMENTS / SARTI
Sarti’de 2 gece boyunca konaklayacağımız TAliZEti Apartments aslında bir apart otel. Her bir odanın kendi mutfağı var. Toplamda 10 farklı büyüklükte odası olan bu otelin misafirleri genelde sezonluk yazlık gibi kiralıyormuş odalarını. Bazı villa tipi odaları geniş çocuklu aileler için oldukça uygun.
Hemen önünde kendisine ait olan plajı büyük rahatlık sağlıyor.
Odaların her birinin dekorasyonu farklı, ama hepsinde mutlaka mutfak ve balkon var.Tüm odalar denize bakıyor. Sabah uyandığınızda, palmiyelerin arasından mis gibi gün doğumu sizi karşılıyor.
Dileyenler gayet yeterli büyüklükteki havuzdan da faydalanabiliyor. Biz havuz başında epey vakit geçirdik. Malum havamızda kapalı olduğu için havuz başında kokteyl içip keyif yapmak daha cazip geldi.
Sarti’de kaldığmız iki gecenin birinde otelde balık yedik, diğer gece ise Sarti merkeze inip Tavern Kostas‘da yine deniz mahsulüne gömüldük. Özellikle Kostas’da yediğimiz her şeyin lezzeti mükemmeldi ve inanılmaz komik bir hesap ödedik. Kişi başı 20 Euro’ya dünyaları yeyip yanına uzomuzu içtik. Otelimizde son gün ise bize veda hediyesi olarak havuz başında uzo ve tütsülenmiş uskumru getirdiler. Biz bu otelde çok rahat ettik, havamız güzel olsaydı özellikle plajında oldukça vakit geçirirdik diye düşündük. Özellikle 1 hafta gibi uzun süre konaklayacak yer arayanlara ve çocuklu ailelere şiddetle tavsiye ederim.
ORANGE (PORTAKALI) BEACH
Otelden çıktığınızda 15 dakikalık araba yolcuğuluğunun ardından Orange Beach ile başlayarak sıra sıra bütün önemli plajlara ulaşabiliyorsunuz. İlk gittiğimizde Orange Beach’de hava yine kapalı olduğundan o muhteşem cam yeşili rengini tam göremedik. Ama yine de etkilendik tabi. Küçük bir kumsal alanı var ve o havaya rağmen oldukça kalabalıktı. Biz de kayalıkların üzerine kurulup kendimize yer yapmayı tercih ettik. Muhtemelen güneş tepede olsa o kayalıklarda öyle keyif yapamayacaktık 🙂 Bu da bizim şansımız olsun!
Orange Beach’de kayalıkların üzerinde gördüğüm bu amca bütün Yunanistan tatilinde bana kendimi hatırlattı 🙂 Denize bakıp bakıp girsem mi girmesem mi diye düşünmek 🙂
Buna baktıkça kendi kendime gülüyorum 🙂
Ertesi gün sabah erkenden güneşi görünce atladık bir daha gittik Orange Beach’e… Renk bu sefer olmuştu 🙂
Çocuklar gibi sevindim, suda sirtakiler oynadım 🙂
MANASSU BEACH
Daha önce instagramdan bulup not ettiğim Manassu Beach, Orange Becah ile Vourvourou arasında kalan bir koyda yer alıyor. Tabelasını yol üzerinde görmemeniz mümkün değil 🙂 Bembeyaz ahşap döşemenin üzerinde, mavi ve yeşilin ortasında bir yerde, bu bölgedeki en şık mekan diyebilirim. Temmuz – Ağustos boyunca yapılan happy hourları ile meşhur olan mekan normalde gece de dj partilerine ev sahipliği yapıyormuş. Biz sadece öğlen yemek yeyip, plajda biraz takıldık ve kokteyl içtik. Artık sezon sonu olduğundan ve garsonlara, barmene bıkkınlık geldiğinden midir bilmem ama pek agresiflerdi. O kısmı hiç hoşumuza gitmedi. Ama ortam keyifli olduğu için takılmaya devam ettik.
Manassu’nun bulunduğu koy gerçekten çok güzel. Burada sadece Manassu müşterileri ve Manassu’nun hemen yanındaki kardeş işletmesi Akti Oneirou Camping misafirleri bulunuyor. Bu kamp alanı da nereden çıktı derseniz, daha önce Bozburun yazımın içerisinde Türkiye’deki ilk Glamour Camping alanı olan Kocabahçe’den bahsetmiştim. Bu da onun Yunan örneği diyebiliriz. Lüks kampçılık denebilir. Fikir ve lokasyon çok iyi, bir daha gelsem burada kalmayı denemek isterim. Sizin de aklınızda olsun!
Ekipçe keyif selfiesi 🙂 Plajdaki yataklarda sere serpe yatıp dinlenmek hepimize çok iyi geldi.
Möet sponsorluğunda burada düzenlenen happy hourlar oluyormuş sezonda. Biz tabi sezon sonu gibi gittiğimiz için bana anca Möet’nin simidi kaldı 🙂
Manassu’nun içerisinde yer alan Beach Me isimli küçük butik içerisine mutlaka bakın. Harika ürünler var! Benim de çok severek giydiğim Maaji ve Malai bikini markalarının ürünlerini satıyorlar. Bir de orada keşfettiğim bir Yunan markası olan Maaboo‘nun bikini ve mayoları da çok güzeldi.
Limon soslu ravioli ve yanında içtiğimiz, dönerken de aldığımız, kara kuzu beyaz şarabı 🙂 Marketlerde görürseniz alın, cidden güzel. Biz marketten 10 Euro’ya aldık!
Domates soslu karidesli linguini… Yunan kekiği ile beraber sunumu çok güzeldi…
Tabule salatalı somon ızgara… Yanında zencefilli hardal sos ile… Muazzam…
VOURVOUROU / KARIDI BEACH
Google Images’in gösterdiği…
Benim gördüğüm…
Baktım ki buradan iş çıkmayacak, ben de bulduğum bir ağaca yaslandım keyif yaptım 🙂 Havanın azizliği mi yoksa gerçekten bu plaj çok mu abartılıyor o kısmını çözemedim. Kendi deneyimlerinizi benimle paylaşırsanız çok sevinirim!
Bir sonraki yazıda Halkidiki’nin Nikitis kasabasında bulunan Danai Beach Resort & Villas deneyimimizi ve en büyük keşfimiz olan Tavern Boukadoura‘yı anlatacağım.
3 Comments
Banu
28 Eylül 2016 at 11:01Merhaba,
Biz ilki geçen sene Eylül ayı, ikincisi bu yaz Temmuz ayı olmak üzere 2 yazdır Halkidiki’de tatil yapıyoruz. Eylül ayı ile Temmuz ayı arasında mevsim dönüşü nedeniyle çok fark oluyor. Biz kamp yapıyoruz, bu yaz Akti Oneirau’da 5 gece kaldık, çok memnunduk, sadece sivrisineklere karşı tedbirli olmak lazım. Kamping alanı bölümlere ayrılmış durumda, doğrudan çok doğal ortamda kendi çadırınızda kalabileceğiniz gibi sizin de bahsettiğiniz şekilde karavan ya da bungalovlarda kalıp lüks bir kamp yapma şansınız da var. Biz ilkini tercih ettik. Google Images’deki fotoğraf Portakali beach’e ait. Vourvouru değil:). Karidi ve Laganosi Beach ise çok güzel. Fotoğraflar ve video harika:) Sevgiler
kucukmartha
28 Eylül 2016 at 13:30Merhaba, biz o sahil şeridindeki tüm plajlara gittik aslında, Karidi ve Laganosi de dahil. Ancak hepsinde Vourvourou da gördüğüm manzara vardı. Havanın azizliği diyelim… 🙂 Bu bölgede sadece 2 günümüz vardı ve 2 gün de hava kötüydü gerçekten. Kuzeye çıkmaya başladığımızda hava düzeldi 🙂 Çok şükür ki Thassos da havayı güzel yakaladık. Yazı da da yazdığım gibi Eylül bu bölge için sıkıntılı gerçekten… Bir dahakine Temmuz & Ağustos gibi gidip o kamp alanında kalmak istiyorum 🙂
Banu
28 Eylül 2016 at 16:03Kesinlikle havadan:) Biz de ilk gittiğimizde benzer bir manzara ile karşılaşmıştık, Temmuz da ise çok farklıydı:). Ama ne olursa olsun yemekler leziz, her yer tertemiz, biz kamp yaparken Cuma akşam başlayıp, Cumartesi akşama kadar bir anda pıt pıt mantar gibi her yere çadır kurmaya başladılar, o kadar ki metrekareye bir çadır düşüyordu neredeyse, Cumartesi akşamı müthiş bir eğlence vardı, herkes sabaha kadar dans etti, içki içti. Bizi şaşırtan ise Pazar günü öğleden sonra tüm o çadırlar toplandığında yerde bir tane bile pet şişe olmaması, onu geçtim bir kağıt parçası dahi yoktu, tertemizdi her yer. İşte o zaman bu kadar yakın komşu olup bir o kadar da farklı olduğumuzu bir kez daha gördük maalesef:(