YEMEK

Romantik Kahvaltı; La Vie En Rose

Hikayesi:
Siz hiç bir şeye körü körüne inandınız mı? 
Geçen gün B. bana bir hikaye anlattı… Adam daha çocuk… Adam daha hayatta pek bir zorluk görmemiş… Adamın kafa rahat… Adam hayatına meşkale arıyor… Adamın meşkalesi aşk oluyor… Adam kalbine, midesine kelebekler konduruyor… Tüm dünyaya karşı inatla o kelebekleri yaşatıyor… Hayretler içinde dinliyorum… Anlattığı hikaye iyi mi kötü mü onu bile anlamıyorum… Ama sonra Adam büyüyor… Adam seviyor… Adam sevmeyi öğreniyor… Adam büyüyor… Adamın kalbi hep çocuk, Adamın kendi büyüyor… Adam olduğu gibi görüyor herşeyi… Pembe değil… Herkesle aynı görüyor… Bu yüzden kimseye karşı bir şey savunmasına gerek kalmıyor…  Adam bu sefer gerçeği seviyor… Sevdiğini söylüyor… 

Geçmişimiz değil mi bugün bizi biz yapan? Bugün birini seviyorsan yüzündeki tüm çizgilerle sevmiyor musun? O çizgiler geçmişten gelmiyor mu? Bugün bildiklerin, dünden gelmiyor mu? 


***

Geçen gün arkadaşım A. bir hikaye anlattı… Kadını hayat pek bir yormuş, o yüksek plazalara sıkışmış, iki cam duvar arasında, “open door policy” e uygun bir aşk yaşamaktan bıkmış… Sonunda özgür kalmışlar… Kadın başka yüksek bir plazaya, adam başka yüksek bir plazaya gitmiş… Tam kavuştuk derken, bu sefer aşkları yollar, sokaklar, semtler arasında sıkışmaya başlamış… Kadın korkmuş… Adama bunu söylediğinde Adam ise elini tutmuş… Kadın güçlenmiş… ve Kadın sormuş “Tüm gün birbirinden ayrı hayatlarda boğuştuktan sonra, akşam eve gelip omzunda huzurdan uyuya kaldığına ne denir?”
***
Ey okuyucu! Defalarca sildim yazdım bu satırları… Nasıl başlasam ne yazsam bilemedim sanırım… Şuan B. yanımda PS oynuyor, bense yanımda bir kadeh Bozcaada şarabı bu satırları yazıyorum… Üstelik 1,5 aylık bir aradan sonra… Geçirdiğim zorlu günleri unutarak… Bozcaada tadı damağımda huzura eriyorum… B. de yanımda…

Her ay başında merakla okuduğum saygı değer Susan Miller demişti, ey Koç burcu! Mart ayı senin 2013’teki en zor ayın, biliyorum 2012 kapanışı da şahane değildi ama dayan! Az kaldı… 

Dayandım…

Nedir ki derdimiz? Sağlıklıyız… Bir dalda bir salkım üzüm olmayı başarmışız… Vaktinde toplanırsak iyi de şarap oluruz… Ohh miss! Belki bir Ada şarabı oluruz ve mutfakta huzur bulan bir küçük kızın sofrasına konuk oluruz…

Ben ki bu salkımda bir küçük üzüm tanesiyim, yanımda sevdiklerim, önümde yeni maceralar… Biraz ekşi, biraz tatlı… Merlot? Yok yok, olsa olsa güzel bir Blush olurdu… Yaz gecelerine can veren… Benimle bu salkımı oluşturan tüm üzüm taneleri… İyi ki varsınız… 

B.,

Teşekkürler…
***
Ben oturmuş evde şarap olmayı beklerken, B. tuttu elimden ve ne zamandır dilimde olan şu meşhur “La Vie En Rose” a götürdü beni…

Yeniköy sahilinde, Sait Halim Paşa Yalı’sının çapraz karşısında yer alan bu şirin cafe, sizi Fransız kimliğiyle kapısından itibaren selamlıyor…
Mekanın girişindeki büyük masanın arkasındaki bu dekor çok başarılı…

Masaya oturduğunuz anda sizinle dikkatli şekilde ilgilenen çalışanlar, ara ara mutfaktan çıkan mekan sahibesi Fransızların şirin ama soğuk atmosferlerine Türk sıcaklığı katıyorlar.

 

Servis edilen ekmekler sıcacık ve tamamen orada özel olarak yapılmıştı.
B. ile kendimize çektiğimiz ziyafet işte böyleydi 🙂 Kahvaltı tabağı, o çok methini duyduğumuz ve yedikten sonra sonuna kadar hak verdiğimiz Menemen ve son olarak olmazsa olmaz Eggs Benedict!
İki kişi için üm bunlar fazla geldi 🙂 Ama ben sizlere yazmak istediğim için denemek de istedim açıkçası…

Eggs Benedict’in sosu oldukça güzeldi… Ama ekmeği biraz soğuktu…
Oturduğumuz masanın hemen yanındaki manzara… 🙂

Bunlar da karşımızdaki manzara…
La Vie En Rose sadece kavaltı için değil, bu muhteşem tatlılar denemek için de ideal bir mekan…
Mekan sahibesinden öğrendiğimiz kadarıyla Nisan aynın ilk haftasından sonra bahçe kısmı ile de hizmet vermeye başlayacak… Bu muhteşem ağacın çiçeklerinin açmış halini görmek istemez misiniz? 
La Vie En Rose ; Köybaşı Cad. No.80, 34464 Yeniköy/İstanbul
Sevgiler
Özüm

You Might Also Like

2 Comments

  • Reply
    Esen
    29 Mart 2013 at 11:34

    Ben geldiğimde buraya gitmek istiyorum!!!

  • Reply
    Özüm Kasapoğlu
    10 Mayıs 2013 at 08:58

    Kesinlikle götüreceğim seni! You will love it!

  • Esen için bir cevap yazın Cancel Reply