Ne zamandır gitmek istediğimiz Selimiye & Bozburun ikilisine geçtiğimiz hafta hızlıca yapılmış bir planla sonunda gidebildik. Baransel’le baş başa, hem denize, hem deniz mahsulüne hem de doğaya doyarak İstanbul’a geri döndük. Yeniden aşık oldum Ege’ye, Akdeniz’e…
Döner dönmez de, henüz yaz planları bitmemiş olanlar için rehber olması adına heyecanla bu yazı dizisini yazmak için oturdum bilgisayar başına. Rotamız 2 gün Selimiye 3 gün Bozburun şeklinde idi. Kısıtlı zamanımız olduğu için İstanbul’dan arabayla gitmek yerine, Dalaman Havalimanı‘na uçmayı tercih ettik. 1 saatlik uçuşun ardından Vodafone Red Avantaj Cepte uygulaması sayesinde %50 indirimli olarak Budget‘tan aracımızı kiraladık ve ilk durağımız olan Selimiye’ye yaklaşık olarak 2 saatlik bir yolculuğun sonunda vardık.
Arabayı aldığımızda gün batımı saatiydi ve yolun bir kısmında gökyüzünde bulutların ve güneşin turuncu içerisindeki dansını seyrettik. Bir yandan da Spotify‘da yer alan Kucuk Martha Playlist‘i dinleyerek, keyifli bir yolculuk yaptık.
NEREDE KALALIM?
MELEK HOTEL
Selimiye oldukça küçük bir koyun etrafına kurulmuş bir köy aslında. Koyun etrafına kurulan bir merkez ve oteller dizisi yer alıyor. Bir de biraz merkezin dışında ve denizden uzak olan yeni yapılan butik oteller var. Biz nerede kalacağımıza karar verirken denize olan konumuna ve iskelesi olup olmadığına bakmıştık. Bu önemli bir kriter gerçekten. Melek Hotel, Selimiye’de en güzel konuma sahip tellerden biri. Her yere yürüyerek gidebilir, odanızdan çıktıktan sonra bir kaç metre yürüyüp denize özel iskeleden girebilirsiniz.
Odamız Garden Suit diye geçen müstakil bir evdi. Önümüzde kendimize ait bir bahçe, bir kaç adım ötemizde ise deniz vardı. Yatakta uzandığınızda denizi görebiliyordunuz. Konsepte bayıldık!
Odamızın önünden manzara…
Sabah erkenden kalkıp denize girmenin verdiği mutluluk paha biçilmez 🙂 Koşturmanız olmadan, havlu taşıma derdi olmadan, odanın kapısından çıkıp kendinizi denize atıyorsunuz. İskele üzerindeki pofuduk şezlonglar ise oldukça rahattı. Bu arada Selimiye biz oradayken inanılmaz sıcaktı, serinlemek için suya girdiğinizde çok şansınız yoktu çünkü su da bir o kadar sıcaktı. Bizim gibi Bozcaada’nın suyuna alışkın olanlar için azıcık zor oldu alışmak ama düşünmeden suya atlamak da ayrı güzelmiş 🙂
Otelin konaklaması dışında her akşam iskele üzerine kurulan bembeyaz masalar ve mum ışığı eşliğinde size sunulan Caridea adında harika bir restoranı da var. Konaklamasanız bile buraya yemeğe gelebilirsiniz. Hatırlarsanız Food & Travel dergisiyle yaptıkları Gastro Weekend‘de şef Rudolf Van Nunen konuk şef olarak gelmişti ve bir kaç günlüğüne mutfağa girmişti. Şansımıza gittiğimizde kendisi yine oradaydı. Kim bilir belki siz de böyle ünlü şeflere denk gelirsiniz 🙂
NEREDE & NE YİYELİM?
BÜLENT’İN MUTFAĞI
Çok sevdiğimiz bir arkadaşımızın tavsiyesi üzerine Selimiye’ye vardığımız ilk akşam Bülent’in Mutfağı’nda sofraya oturduk. Deniz kenarında ayaklarımızı denize sokarak bir yandan karafta gelen rakımızı içtik, Bülent Bey ve oğlu ile Selimiye üzerine sohbet edip bilgilendik. O kadar keyifliydi ki ortam saat nasıl geçti, yorgunluk mu varmış neymiş hiç bir şey umurumuzda olmadı 🙂 Burada mutlaka ama mutlaka zeytinyağlı ayva ve sütte levrek yemelisiniz. İkisi açık ara favorim oldu ! Bizden de selam söylemeyi unutmayın Bülent Bey’e 🙂 (Sadece nakit kabul ediyor, fiyatlar makul)
SARDUNYA RESTAURANT
Gitmeden önce instagramdan sizden gelen tavsiyeler arasında başı çeken iki mekandan biri Sardunya Restaurant idi. Ancak zamanımız kısıtlı olduğu için, bare öğlen yemeğine gidip tadım yapalım dedik. Mekan zaten Melek Hotel’in iki yanı uzaklıktaydı. Dolayısıyla aynı koya bakıyor. Üzeri masa dolu bir iskelesi, aynı zamanda iç mekanı da var. Bülent Bey’in söylediğine göre gerçek Selimiye’li olup 30 yıldır ayakta kalabilen tek mekan burasıymış. Herkes batar Sardunya batmaz diyorlar 🙂 Çok kişiden mekanın son zamanlarda eski kalitesini yitirdiğine ve faiş fiyatlarda hesaplar ödendiğine dair söylemler duymuştum. Tabi eskiyle kıyaslama şansımız olmadı. Ama denediklerimiz için yorumlarımız aynen şöyle;
Uzun zamandır yediğim tartışmasız en iyi kalamardı! Sırf bunun için bile bu mekana gelirim!
Ahtapot gayet iyi pişmişti, kurumamış, çok lezzetliydi.
Deniz börülcesinin sosu çok iyiydi, çok beğendik.
Semizotunun yoğurdu lezzetliydi ama çok bir özelliği yoktu.
Bu mekana mutlaka gidilmeli, herkes kendine göre tecrübe etsin isterim. Fiyatlar ucuz değil evet o nedenle öğlen yemeğine kalamar bira yapmaya da gelebilirsiniz dilerseniz. Denemediğimiz dünya kadar mezesi ara sıcağı var. O nedenle yanlış yorum yapmak istemiyorum. Ama tek bir şansım olsa gerek atmosfer gerekse servis anlamında Hidayet’in Yeri’ni tercih edebilirim 🙂
HİDAYET’İN YERİ
Hidayet’in Yeri, Selimiye merkezinin dışında sahilden denizi solunuza alarak yürümeye başladığınızda 15 dakika kadar bir mesafede, her şeyden ve herkesten uzakta, salaş görünümlü ve ıssız bir mekan. Denizin ortasında sadece siz varmışsınız gibi. Daha uzaktan iskelesini gördüğümde havadaki mor ve turuncu renklerle harika bir görüntü sergiliyordu.
İskele üzerinde bize ayrılan 2 kişilik masamızda gün batımına karşı hem romantik hem de çok keyifli bir akşam geçirdik.
Fonda çalan Müzeyyen Senar’a deniz ve mehtap eşlik ediyordu.
Burada esas yemeniz gereken şey levrek denildiği için biz de bir büyük levreği iki fileto halinde paylaştık. Gerçekten uzun zamandır yediğim en iyi levrekti. Sulu sulu, deniz tuzlu…
Selimiye’ye yolunuz düşerse mutlaka rezervasyon yaptırıp bir akşamüzeri gün batımında bu mekana gelin. Pişman olmayacaksınız!
KISA KISA NOTLAR
Selimiye’deyken merkezde keşfettiğim bir kaç mekanı da buraya yazmak istiyorum not olarak. Cemile ve Zeynoo mutlaka gidilmesi gereken butiklerden. Hem orijinal ev yapımı aksesuarlar hem de ev eşyaları bulabilirsiniz. Ben Zeynoo’dan çok tatlı bir elbise aldım, Bozburun postunda göreceksiniz 🙂
Tatlı yemek için mutlaka Paprika‘ya gidilmeli. Özellikle haşhaşlı muhallebili tatlısı denenmeli. Dileyenler sabah 8’den itibaren kişi başı 35TL’ye kahvaltıya da gidebilir. Dükkanın içi ve yerdeki karolar tam fotoğraflık!
Bir başka tatlı butik & cafe ise Cafe Ceri, burada ister bir şeyler yiyip içebilir isterseniz arka taraftaki tatlı butiğe göz gezdirebilirsiniz.
Losta Pastanesi‘nin yabani mersinli ve zencefilli kurabiyelerini taze yakalarsanız mutlaka alın, biz yolluk olarak aldık çok lezzetliydi.
Badem Mantı‘da çikolatalı mantı diye çılgın bir şey var, biz yiyemedik ama müdavimi çok. Onun dışında kızarmış mantısı da epey iyi diyorlar. Bizden söylemesi 🙂
Dalış yapmak isteyenler için Selimiye Dalış Kulübü mevcut. Merkezde teknesini görmemenize imkan yok. Bir gün önceden gidip konuşmanız yeterli !
Bozburun gezi yazısında görüşmek üzere !
4 Comments
Ciseren
16 Ağustos 2016 at 20:20Nasil insanin canini selimiye cektiren bir yazi.. Ahhh o sardunyanin kalamari ? Bu kadar cok mekan oldugunu da bilmiyordum. Guzel bir kesif ve tavsiye listesi olmus kalemine saglik ❤️
Gül
17 Ağustos 2016 at 15:36Selimiye’ye yolumuz düşerse yol haritamız,rehberimiz siz olacaksınız Özüm Hanım,yazı için teşekkürler…
harzem
28 Haziran 2018 at 11:01Bir sonraki Selimiye gezisi için Dantel Restaurantı şiddetle tavsiye ediyorum. Sardunya hizasında ona çok yakın. Denizin üzerinde ev yapımı taze mezeleriyle sakin ve huzurlu bir rakı balık yapmak için;) off nasıl canım çekti şimdi Selimiyeyi… Selimiyede yazlığı olan ve çok sık giden ve çoğu restaurantı deneyimlemiş biri olarak, Carideayı pahalı, Sardunyayı popüler ve kalabalık, Aurora’yı ticari kaygılı ve sosyetik, Hidayet ve Danteli ise sakin ve samimi bulduğumu söyleyebilirim. Ama bir gerçek var ki hiçbirinde lezzetsiz ya da bayat herhangi bir şeye denk gelmedim. Sardunyanın ayva tatlısını da mutlaka denemelisiniz. Sevgiler…
Rahmi
27 Aralık 2018 at 15:37Yazılarınızdan dolayı tebrik ediyoruz,çok başarılı bir çalışma olmuş emeğinize sağlık.
Marmaris günlük turları hakkında hakkında detaylı bilgiyi aşağıdaki linkte bulabilirsiniz.
https://www.tatilmoni.com/gunluk-turlar/marmaris-gunluk-turlari/