İlk defa 2007 yılında gitmiş olduğum Singapur’a, bu yıl balayımızın son durağı olarak bir kez daha gitme fırsatım oldu. Toplamda 2 gece 3 gün kaldığımız Singapur, yıllar içerisinde epeyce değişmiş. Bu nedenle iyi bir planlama yapmak gerekiyordu, keşfedecek çok fazla şey vardı. Dünyanın az sayıdaki şehir devletlerinden biri olan Singapur, aslında yüzölçümü olarak nerdeyse Kadıköy kadar. Ancak bu küçük ülke ekonomik açıdan dünyanın en önde gelen ülkelerinden biri. Uzak doğudaki bir çok seyahat noktasına olan yakın mesafesi ve bir çok havayolu firmasının dinlenme durağı olması nedeniyle, hem çok fazla turist alıyor hem de stratejik konumunun kıymetini ticari açıdan iyi biliyor. Üstelik Ekvatora olan yakınlığı ve tropik iklimi de cabası ! İlk seferinde Ağustos ayında gitmiştim ve ara ara yaz yağmuru görmüştüm . Ama bu sefer Eylül ayında gittik ve hava çok sıcaktı, yağmur yüzü görmedik ! Üstelik her yıl aynı dönemde Endonezya’nın Sumatra Adası’nda çıkan yangınlar nedeniyle şehrin üzeri yoğun bir dumanla kaplıydı. Bu yangınlar iki ülke arasındaki siyasi ilişkileri bile etkiliyormuş. Uzun lafın kısası, uzak doğu bölgesine gitmeyi planladığınızda yolunuz bir şekilde Singapur ile kesişebilir. Buralara kadar gelmişken de görmeden dönmeyelim diyebilirsiniz. Bence en azından bir kere o kadar yol gitmişken görülmesi gerekiyor. Bu küçük ülkede neler yapalım, nereleri görelim derseniz, buyurun efendim listem;
Marina Bay Sands Hotel, Singapur’un Marina Bay bölgesinde bulunan ve en üst katında bir tekne şeklinde infinity havuzu bulunan oldukça havalı bir otel. Son dönemde Singapur’a dair her şeyle özdeşleşmiş durumda. Eskiden ülkenin simgesi olan aslan figürü bile pabucunu bu otele bırakmış durumda. Magnetlerden kartpostallara kadar her şeyde bu otel var. Dışarıdan görüntüsü gerçekten çok etkileyici. Biz de bir daha ne zaman kalacağız deyip balayımızın son durağında bu otelde kalmayı tercih ettik. Otele ilk girdiğimiz andan itibaren şaşkınlık içerisindeydik. İnanılmaz bir insan kalabalığı, hayatımda gördüğüm en büyük resepsiyon desk(leri!), bavulu elinde koşturan bir dünya insan… Otelin kapısında indiğiniz anda elinizdeki bavulları kapının önünde duran adamlardan biri alıyor ve size bir numara veriyor. O numarayla resepsiyondaki uzuuuuun kuyruğa giriyorsunuz. Aynı havalimanı gibi… Burası bir otelden ziyade tam bir havalimanı hissiyatı veriyor size… Kokusu bile aynı 🙂 Bizim gibi şanslıysanız bir görevli sizi arka taraftaki deske götürüp işlemlerinizi kolayca halledebiliyor. Biz 3. kulenin 57. katında normal bir odada kaldık. Odaların inanın hiç bir lüksü ya da özelliği yok. Hatta Bali’de kaldığımız inanılmaz odalardan sonra burası bizde biraz hayal kırıklığı yaratmadı değil. Bir mutsuz olduk yani… Manzaramız otelin arka tarafında kalan Gardens by the Bay’e bakıyordu. Manzaramız güzeldi evet 🙂 Ama zaten odada ne kadar kalıyorsunuz ki… Bu otelde kalmanın tek avantajı, en üst katındaki deneyimsel havuza girebilmeniz. Bunun dışında inanın bir avantajı ya da bir esprisi yok. Ben mesela, çok daha tasarım çok daha butik bir otelde kalmayı tercih ederdim. Böyle oteller de var bu arada. Aklınızda olsun !
57. kattaki odamızın manzarası…
Her akşam belirli saatlerde otelin arka tarafındaki marina kısmında 15 dakikalık bir ışık gösterisi yapılıyor. Oldukça güzel, mutlaka saatini denk getirip izleyin !
Gardens by the Bay, içerisinde bir çok aktivite barındıran çok büyük bir botanik park. Biz gittiğimizde bazı alanları tadilat nedeniyle kapalıydı. Bu nedenle sadece Flower Dome’u gezebildik. Flower Dome, dünyanın bir çok yerinden bir çok bitki türünün yer aldığı kocaman bir sera adeta. Gerçekten enteresan bitkiler var. Ama kişi başı 17 Singapur Doları (yaklaşık olarak 35TL) verip girmek için ölmenize de gerek yok.
Singapore Flyer, Londra’daki London Eye’dan esinlenilerek yapılmış, ancak London Eye’a göre 30 metre daha yüksek bir yapı. Aslında burası bir restoran! Her bir kabin ayrı bir yemek odası. Ama dilerseniz sadece etrafı izlemek için de binebiliyorsunuz. Sky Dining adı verilen restoran konsepti çift başına 269 Singapur Doları iken sadece manzarayı izlemek için çıkarsanız kişi başı 33 Singapur Doları ödemeniz gerekiyor.
Raffles Hotel Singapore 1830’lu yılların başında özel bir yazlık ev olarak inşa edilmiş. 1878 yılında Emmerson Hotel adını almış ancak 1883 yılında sahibi Dr. Charles Emmerson vefat edince otel kapanmış ve 1887 yılında Raffles Enstitüsü oteli yeniden hayata geçirmek için oteli satın almış. O gün bugündür Raffles Hotel, Singapur’un en eski ve en güzel binalarından biri. Orijinaline sadık kalınıp restore edilmiş bu binaya girdiğiniz anda kendinizi film setinde gibi hissediyorsunuz. Hafif bir Tac Mahal havası var sanki… Tüm o lüksün içerisinde hafif bir eski kokusu…
Raffles Hotel’in aslında günümüzde bu kadar popüler kalmasının bir diğer nedeni ise içerisinde bulunan Long Bar ve burada keşfedilmiş olunan Singapore Sling isimli içki. 1910 yılında Ngiam Tong Boon isimli barmen tarafından keşfedilen ve ilk etapta bir kadın içkisi olarak tasarlanan ama günümüzde daha genel bir kitleye hitap eden bir içkidir kendisi. Long Bar eski dekorunu aynen korumuş, içeri girdiğinizde bir anda püsküllü elbiseli, kısa saçlı ve kırmızı rujlu kadınlar çıkacak zannediyorsunuz. Eski hasır koltuklar ve çuvallar dolusu yer fıstığı kabuğu dolu yerler işin enteresan kısmıydı. Herkes yediğinin kabuğunu yere fırlatıyor 🙂 Ahşap dönen merdivenlerden yukarı çıktığımızda yerel bir grup inanılmaz güzel canlı müzik yapıyordu. Hemen hemen haftanın belirli bir kaç günü burada canlı müzik bulabilirsiniz.
- ORCHARD STREET
İlk gidişimde de bu caddeyi bitiremedim, bu sefer de bitiremedim 🙂 İki yanı alış veriş merkezleriyle kaplı kocaman bir cadde hayal edin… Singapur’un kalbi dediğimiz Orchard Caddesi, 2.2 km olmasına rağmen kısıtlı bir zaman diliminde pek bitirilemiyor 🙂 Adını hatırlamamakla beraber, inanılmaz güzel tasarım kıyafet ve aksesuarların satıldığı bir pasajımsı alışveriş merkezini tarif etmeye çalışacağım size 🙂 Orchard Caddesi’nin tam ortasında bir köşede kocaman bir H&M mağazası var, H&M’e arkanızı verdiğinizde sol arka çaprazınızda minik Starbucks’ın önündeki alış veriş merkezine mutlaka girin! Etsy’de gördüğümüz her şey burada vardı !
Clark Quay aslında, Singapur’un içerisinden geçen nehrin kenarında bulunan eski rıhtıma verilen isimdir. Günümüzde bu rıhtım, restoranlar ve gece kulüpleri ile dolmuş bir bölge haline gelmiş. Aynı zamanda Singapur’u bir de nehirden izleyeyim diyenler için teknelerin kalktığı yer de burasıdır. Özellikle bir akşam gelip burada yemek yiyip ya da sadece bir şeyler içip güzel vakit geçirebilirsiniz. Tek dezavantajı her yerden gelen müzik sesi bir süre sonra gürültü kirliliği yaratıyor, sakin ve romantik bir akşam için kesinlikle uygun değil 🙂 Bu arada Singapur’a kadar gelmişken dünyaca ünlü biraları Tiger’ı da denemeyi unutmayın !
- HAJI LANE & BALI LANE
Singapur’da sevgili balayıdaşım journavel.com‘un kurucusu Neşem’in tavsiyesi ile yeni bir yer keşfettik. Haji Lane, genç akımın tasarım dükkanlarına, Orta Doğu mutfağı restoranlarına ve harika sokak sanatçılarının yapmış olduğu graffitilere ev sahipliği yapan bir sokak. Her bir dükkana ayrı ayrı girdim ve hiç bitmesin istedim. Nerenin fotoğrafını çekeceğimi şaşırdım diyebilirim 🙂 Mutlaka ama mutlaka bu sokağı ziyaret etmelisiniz!
Sokağın bir arka paraleli ise Bali Lane ! Bali’nin sarhoşluğunu üzerimizden atamamışken ona dair bir şey bulmak bizi çok mutlu etti 🙂 Burada da tamamen Endonezyalı’ların açmış olduğu tasarım dükkanları ya da restoranları bulabilirsiniz.
- CHINATOWN
Daha önce bir çok ülkede Çin Mahallesi görmüşlüğüm vardır, Singapur’daki sanırım en düzenlilerinden biri. Singapur’un yüzölçümüne oranla oldukça büyük bir mahalle. Ucuz alışveriş ve hediyelik eşya alımları için kesinlikle tavsiye edilir. Ayrıca Çin mutfağından orijinal lezzetler denemek isterseniz bir sürü seçeneğiniz var.
- LITTLE INDIA
Little India yani küçük Hindistan, adından da anlaşılacağı gibi bir Hint Mahallesi! Rengarenk evler, hint baharatları, renk renk kumaşlar… Ama benim için önemli kısmı Hint Mahallesi’nde bulunan ve 7/24 açık olan tam 7 katlı Mustafa Market ! İlk gidişimde gece 12’de girip sabah 4’te çıktığımı biliyorum. Tabi o zamanlar 1 Singapur Doları 1 TL’ye eşitti. Şuanda ise her şeyi 2 ile çarpmanız gerekiyor. Bu şekilde de ekonominin yıllar içerisinde ne kadar kötüye gittiğini daha net görmüş oldum. Mustafa Market’te aklınıza gelebilecek her şey var. Elektronikten, kozmetiğe, vitaminden, ev eşyasına kadar. Mutlaka gitmelisiniz! Parfümleri de her yerden çok daha ucuza alabileceğinizi unutmayın !
Singapur Changi Havalimanı, dünyanın en büyük havalimanlarından biri. Öyle ki havalimanın içerisinde terminaller arası geçişler için tramvay sistemi yapılmış. Çok büyük ama çok konforlu! Bir kere uzun bekleyişler için her şey düşünülmüş. Şimdi size önemli bir kaç öneride bulunacağım. Singapur Airlines ile Singapur’a uçuyorsanız eğer, hem giriş hem çıkışınızda size 20 Singapur Doları yani toplamda kişi başı 40 Singapur Doları çek veriyor. Bunu biletinizle beraber havalimanındaki ilgili deskten alabiliyorsunuz. Sadece havalimanındaki alışverişlerinizde kullanabiliyorsunuz. İkinci olarak, Singapur’a girerken, bir kutu sigara aman efendim bir kaç şişe alkol alayım derseniz yanılıyorsunuz. Girişte bunları ülkeye sokmak yasak. Dolayısıyla çıkışta aynı duty freeden ülkenize dönerken bu alışverişlerinizi yapabilirsiniz. Masaj koltukları ücretsiz! O yüzden uzun bir bekleyişiniz olacaksa bir masaj koltuğu kapın ve uyuyun 🙂 Güvenlik endişeniz olmasın!
Sevgiler
Küçük Martha
No Comments