GEZİ NOTLARI SYMI

Symi, I Love You…

Hikayesi:

Çocukluk arkadaşlarım Ç. ve Y. son üç yıldır sürekli bu adaya gidip harika fotoğraflar paylaşıp duruyorlardı… Çok merak ediyordum… Her döndüklerinde benim Bozcaada’yı anlatışım gibi sevgilisini arkada bırakıp dönen, hasretle yanıp tutuşan, yeniden göreceği günü iple çeken aşıklar gibi anlatıyorlardı Symi’yi… Y. nin defalarca ben hayatımda böyle renkte deniz görmedim dediğini hatırlarım… Ada kafası başkadır ya, onları anlıyorduk aslında… Küçücük adada 1 hafta ne yapıyorsunuz diyenlere en güzel verilecek cevabın “Adayı yaşıyoruz…” olabileceğini bilen insanlardandık neticede…

 

Peki dedik, çıkalım yola…
Gitmesi dert, bırakıp dönmesi ayrı dert ada…

İşsizliğin vermiş olduğu sıkıntılar, hayatın üzerime üzerime geliyor oluşu, kenarda köşede kalan paralarımızı birleştirip bu yaz da bir yere imzamızı atmalıyız düşüncesi, bizi Symi’ye götürdü B. ile…

Ben B. yi çok özlemiştim… O yüzden iple çekiyordum bu tatili… Hergün beraber olduğumuz için  özlemekten bahsetmem anlamsız geliyor olsa da bazen insanlara, bizim B. ile birbirimizle konuşarak, derdini paylaşarak, birbirimize anlatarak, o basit günlük konuşmaları yaparak  beslenen bir ilişkimiz olduğunu anlamalarını beklemiyorum… Saatlerce laptoplarımız açık şekilde, hiç konuşmadan sadece yan yana oturarak da beslendiğimiz zamanlar oldu elbet… Ama biz hep bir soluklanmayı bildik… İşsizliğin de getirmiş olduğu bir boşluk, aynı dönemde B. nin işlerinin yoğunlaşması, bizi günlük konuşmalarımızdan kopardı… Anlatacak bir şey mi bulamıyorduk? Yoksa anlatmak mı istemiyorduk? Onunki yorgunluk, benimki can sıkıntısıydı aslında… Sonra da özlem geldi, yanındayken özlemek… Gitmeliydik buralardan… Hayatımızdaki herşeyi geride bırakıp gitmeliydik… O yüzden biraz şartları zorlamış olsak da gittik… İyi ki de gittik… Soluklandık…
Yolculuk:
Bodrum’a uçak ile gidip, Sabah 09.00’daki feribota yetişip doğrudan Symi’ye doğru yola koyulduk. Yolculuk toplamda 2 saat sürüyor ve kişi başı feribot ücreti 30Euro.
Dönüşte Kos üzerinden dönmek mecburi olduğundan, Kos’ta 1 gece konaklayacak şekilde, yine feribot ile Bodrum’a dönüş yaptık.
Konaklama:
Biraz son dakikaya bıraktığımız için herşeyi, otel bulmakta biraz zorlandık… Ama sonar tamamen tesadüf eseri, içimize çok sinen bir yer bulduk… Maravelias Apartments
Hem lokasyonu, hem odanın enerjisi çok güzeldi… Küçücük bir balkonu ve yatağın kenarında kocaman bir pencere vardı… Huzura açılan bir kapı gibiydi ve aynı zamanda çok romantikti… Gitmeyi planlayanlara kesinlikle tavsiye ederim…

Nerede, Ne Yedik? :

1- Ristorante La Vaporetta:

Symi’ye ayak basar basmaz büyüsüne kapılmıştık zaten… Hava da inanılmaz güzeldi… Eylül olmasına ragmen gayet sıcak ama boğucu değildi… Gözümüze çarpan deniz kıyısındaki restoranda soluklanıp ogle yemeği yedik. Denizin rengi o kadar güzeldi ki… Hayran hayran baktık… Sonrasında dayanamayıp restoranın kenarından denize de girdik zaten 🙂

Symi’de tabiki en çok deniz mahsülü tüketiliyor. Özellikle Symi Shrimps denen minik karidesler çok lezzetli. Bir de ilk günden itibaren her öğünde bayıla bayıla tükettiğimiz caciki ! 🙂

2- Mythos Restaurant – Stavro Chef :

Artık Symi’li sayılan Y. ve Ç. nin önerilerini dikkate aldık elbette. İlk akşam yemeğimizi meşhur Stavro Şef’in mekanında geçirdik. Ben konsepte bayıldım… Gidip oturuyorsunuz, Stavro Şef tüm o güzel enerjisiyle yanınıza geliyor, siz de “Ustam biz sana bırakıyoruz!” diyorsunuz, o da tam bir gurme restoran modeliyle size herşeyden biraz biraz getirmeye başlıyor… Ta ki siz “Dur ustam ben doydum!” diyene kadar… Böylelikle bir sürü şeyden denemiş oluyorsunuz… Biz çok beğendik… Yanında ev şaraplarından da ikram ettiler… Kesinlikle tavsiye ederiz! 🙂

3- Mediterraneo Café :

Sabah deniz taksiye binip koylara gitmeden once, kahvemizi içtiğimiz keyifli mekan! Ben böyle cappuccino içmedim… Bir İtalyan markası olan Danesi Caffe kullanıyorlar, servis de çok başarılı. Ayrıca kahvaltı etmek isterseniz de burada tost, sandviç, meyveli yogurt, mısır gevreği gibi seçenekler bulabilirsiniz…

4- The Panthelis Restaurant :

Artık sezon sonu olmasına ragmen, yer bulmakta epey zorlandık bu restoranda… Uzomuzun yanına caciki, ızagara ahtapot ve Yunan peyniri kızarmış Feta Cheese söyledik… Ana yemek olarak ise ben bir hata yapıp deniz mahsülü spaghetti söyledim… Hata yapıp diyorum çünkü muhtemelen 4 kişilik porsiyom büyüklüğünde bir tabak getirdiler önüme 🙂 Tabiki bitiremedim ve çok üzüldüm 🙂 B. ise çok güzel pişmiş bir balık yedi… Gayet memnun kaldık, gecenin sonunda bir Yunan geleneği olan damla sakızlı likörlerimizi de içtik… Hatta Sikinos markasıyla burada tanıştık 🙂 Yunanlılar’ın muhteşem damla sakızlı likörü… Mutlaka denenmeli!

5- Tholos Restaurant:

Son gecemizi, deniz kenarındaki bu romantik restoranda geçirdik… Oldukça karanlık olduğu için yemek fotoğrafı çekemedim. Ama ortam çok güzeldi… Yemekler de gayet keyifliydi… Ama bence sırf ortamı için bir gece gidilebilir…

Öneriler:

* Ada’da kredi kartı bazı yerlerde geçiyor sadece, o yüzden yanınızda nakit götürmeyi unutmayın!

* Symi içerisinde denize girebilirsiniz ama plaj anlamında mutlaka gitmeniz gereken iki yer Aga Marina ve Aga Georges ! Aga Georges’da tesis yok, Aga Marina da ise var.

* Mavi merdivenlerde klasik Symi pozu çektirin 🙂

*Sırf sokaklarında kaybolabilmek için gidin bu adaya!
* Bir akşamüzeri, şarabınızı alın, tepedeki kiliseye çıkın ve Symi manzarası eşliğinde şarabınızı yudumlayın…

* Ve mutlaka sevdiğiniz yanındayken, ona onu sevdiğinizi söyleyin !

Sevgiler
Küçük Martha

You Might Also Like

No Comments

Leave a Reply