Browsing Tag

luxury

SEYAHAT

BİR BABYMOON HİKAYESİ; SEYŞELLER BÖLÜM 2 – ADALAR ARASI UÇUŞ – PRASLIN ADASI & CONSTANCE LEMURIA – DOHA’DA 1 GECE

İKİ ADA ARASI UÇUŞ DENEYİMİ

Seyşeller’de üç ana ada bulunuyor; Mahe, Praslin (pralin diye okunuyor) ve La Digue (la dig diye okunuyor) adası. Bunlar haricinde de ziyaret edilebilecek bir sürü küçük ada var. Genellikle turistler ya bu üç adayı geziyor ya da tekne turuna çıkıp günübirlik diğer küçük adalarda şnorkel, dalış ya da sadece yüzme gibi aktiviteler yapıyorlar. İlk yazıda da bahsettiğim gibi, mesafeler uzun ve adalar arası ulaşım da çok kolay olmadığı için 4 günlük bir programa, tüm adalar birden mümkün değil sığmaz.

Üç ana ada arası ulaşım için ise temelde iki alternatifiniz var; ya hepsinin arasını feribotla (ya Cat Cocos ya da Seyferry ‘den bakabilirsiniz) geçeceksiniz ya da Mahe’den Praslin’e bizim de yaptığımız gibi 15 dakikalık bir uçuşla (tek bir havayolu var o da yerel havayolu olan Air Seychelles) varacak, sonra siz dilerseniz La Digue’e Praslin’den feribotla geçeceksiniz. Şimdiden uyarayım feribot biletleri de uçak bileti de hiç ucuz değil. Neredeyse aynılar, dolayısıyla çok önceden planlayıp online olarak mutlaka biletlerinizi alın derim.

Setur Select ekibinin yönlendirmesiyle biz Air Seychelles‘in adalar arası ulaşımında kullandığı 20 kişilik minik pırpır uçakla 15 dakikalık bir uçuş deneyimi yaşadık. Gerçekten hayatımda edindiğim en güzel seyahat deneyimlerinden biriydi. 🙂 İyi ki yapmışız! Seyahatimize başka bir boyut kazandırdı. Zaman açısından size kazandıracağının yanı sıra camdan gördüğünüz manzara o kadar güzel ki… Hafızanıza bir kazınıyor, bir daha çıkması zor.

Tepeden gördüğünüz mavi ve yeşilin tonları mükemmel! Ayrıca çok yüksekten uçmadığı için hiç sallanmıyor da… Bir ara gerçekten kendimizi Geyikli-Bozcaada feribotunda gibi hissettik 🙂 O nedenle kesinlikle ama kesinlikle bu iki ada arası uçuşu tavsiye ederiz!

Not: Oradayken öğrendik ki, hava kötü olduğunda feribotlar iptal olabiliyormuş ama uçaklar çok nadiren iptal oluyormuş.

PRASLIN ADASI – CONSTANCE LEMURIA

Praslin Adası, Seyşeller’in 2. büyük adası olarak geçiyor. Üstelik Dünya’nın en ünlü ilk 5 plajından 2’si bu adada yer alıyor, Anse Georgette ve Anse Lazio. O nedenle bence görülmesi gereken bir ada. Tatilimizin geriye kalan 2 gecesini de bu adadaki Constance Lemuria’da geçirdik.

Otel, havalimanına sadece 10 dakika mesafede. Otele vardığınızda sizi resepsiyon önünde bir seramoni ile karşılıyorlar. Kocaman ahşap kapıların önünde duran gongu çalıyorsunuz ve ardından resepsiyon kapıları açılıyor ve check-in işlemleriniz için resepsiyonistler size hemen birer içecek ikram edip, mis kokulu ıslak havlulardan veriyorlar. Çok tatlı bir karşılama olmuş. Bir de resepsiyonun konumu doğrudan okyanusa baktığı için kapılar açılınca sanki cenneti görüyor gibi oluyorsunuz. Güzel mimari ve güzel bir karşılama seramonisi olmuş. (Özüm bunu beğendi 🙂 )

Check-in işlemlerimiz esnasında bize bir adet Constance Lemuria pasaportu verdiler. Gerçekten pasaport görünümünde olan minik bir kitapçık aslında bu verdikleri. İçerisinde, odanıza ve konaklamanıza ait bilgilerden tutun da, otelin haritasına, otelde konaklarken görebileceğiniz hayvan ve bitki türlerinin anlatımınından tutun da, akşam yemeklerinde uyulması gereken kıyafet kurallarına kadar her türlü bilgi yer alıyor. Biz bu fikre bayıldık!

Resepsiyon alanından girince ise sizi bir çift Tavus Kuşu göreceksiniz. O kadar güzeller ki… Otelin her yerinden özel bir türde hayvan çıkabilir 🙂 Doğa ile iç içe olmak dedikleri tam olarak da bu 🙂

Konakladığımız oda tipi Junior Suit‘ti. Gayet yeterli büyüklükte ve konforluydu. Banyo kısmı ile oda çok tatlı bir pencere ile ayrılıyordu.

Önünde bahçesi vardı ve o bahçe Grand Anse Kerlan isimli plaja açılıyordu. Ancak plajı doğrudan göremiyorsunuz.Yine gizemli bir yolla bağlanıyorsunuz. Palmiyelerin arasından geçerek kumsala ulaşıyorsunuz. Bu plaj kocaman olmasına rağmen ana plaj olarak geçmiyor.

Petite Anse Kerlan

Grand Anse Kerlan biraz daha açık denize baktığı için yüzmek özellikle rüzgarlı havada biraz tehlikeli oluyormuş. O nedenle genellikle ana plaj sayılan ve tesisi de olan Petite Anse Kerlan tarafı tercih ediliyor.

Anse Georgette

Plajlar konusunda otelin en güzel özelliği ise, Dünya’nın en gözde plajlarından biri olan Anse Georgette plajına otelin içerisinden erişim sağlanıyor olması idi. Tabi ki burası da kamuya açık bir plaj ama otelin içerisinden bağlanıyorsunuz.

Resepsiyondan sizi buggy ile götürüyorlar. Her saat başı da ring seferle resepsiyona geri dönebiliyorsunuz.

Bu plajda tesis yok. Giderken havlunuzu, suyunuzu ve diğer tüm ihtiyaçlarınızı yanınızda taşımalısınız.

Gerçekten hayatımda gördüğüm en güzel plajdı. Gittiğimizde güneş kavursa da deniz biraz dalgalıydı. Baransel çocuklar gibi bodysurf yaparak eğlenirken ben sadece ıslanmakla yetindim. Mutlaka ama mutlaka görülmesi gereken bir plaj olduğunu söylemeliyim!

Otelin diğer bir özelliği ise 18 delikli golf oteli olması. Hatta önemli şampiyonalara da ev sahipliği yapıyor. Buraya gerçekten dünyanın dört bir yanından insanlar golf oynamak için de geliyorlar.

Muhteşem bir manzaraya karşı, muhteşem bir doğa içerisinde golf oynamak, ilgim olmamasına rağmen bana bile cazip geldi 🙂 Eğer siz de merak ederseniz ve denemek isterseniz otelden ekipman ve eğitmen talep edebilirsiniz.

Petite Anse Kerlan’da bulunan Takamaka Beach Bar

Diğer bir konu ise gastronomi konusu. Sanırım Seyşeller’de yediğimiz en iyi yemekleri bu otelin restoranlarında yedik. Bir öğlen pool barda hamburger yiyerek geçirdik, akşamına ise Diva Restaurant’ta gastronomi ziyafeti çektik. Sabah kahvaltıları resepsiyonun oradaki açık büfe hizmeti veren Legend isimli restorandaydı ve gerçekten çok güzeldi. Diğer öğlen yemeğimizi Takamaka isimli beach barda yedik ve orada yediğim tavuklu mango salatasının tadı hala damağımda.

Son akşam yemeğimizi ise The Nest isimli, lokal mutfağı Afrika mutfağı ile harmanlayan bir restoranda yedik. bu restoran gün batımı manzarası ile meşhur. Öncesinde kayaların üzerinde günbatımını izledik, ardından yemeğe geçtik. Çok keyfiliydi. Hava bozuk olmasına rağmen azıcık ucundan bir portakallık bile yakaladık.

Eğer  özel bir yemek ya da günbatımı tasarlamak isterseniz, On the Rocks denilen yerde, kayaların üzerinde romantik bir akşam yemeği ya da golf sahasının manzarası en güzel alanında size müthiş bir günbatımı anı tasarlıyorlar. Bunun için önden rezervasyon yaptırmanız lazım.

Diva Restoran’da yemek yediğimiz akşam bizi odamıza götürmek için gelen buggy’i kullanan görevli genç inanılmaz sempatikti. Bizim de keyfimiz yerindeydi ve odaya dönmek istemiyorduk 🙂 “Biz odaya dönmek istemiyoruz ne yapabiliriz?” diye sorduk, o da “Sizi özel bir gezintiye çıkartabilirim.” dedi ve biz de kabul ettik. Buggy ile zifiri karanlık içerisinde golf sahası alanının yüksekte bir bölümüne çıktık. Kafamızı kaldırdığımızda gördüğümüz manzara inanılmazdı! Sanki elimle uzansam alacakmışım gibi yakında ve kocaman elmas parlaklığında yıldızlar bize şov yapıyordu. Orada biraz romantik romantik takıldıktan sonra, en uzun yoldan giderek bizi odamıza bıraktı. Bizim için çok özel ve güzel bir anıydı. Adını hatırlamıyorum ama o genç görevliye tüm kalbimle teşekkür ediyorum 🙂

Bu otelde konaklarken ilk gün hava bozuktu. O nedenle denize giremediğimiz için zamanı SPA’da değerlendirmek istedik. U SPA‘yı deneyimleme şansımız oldu. Çok şanslıydım ki hamile masajı vardı. Ben 60 dakikalık hamile masajı yaptırdım. İki ayağımın arasına hamile yastığı koyup beni bir sağa bir sola döndürerek sırtıma ve arka bacaklarıma masaj yaptılar. Sonrasında da sırtüstü yatırıp karın bölgem hariç ön tarafıma masaj yaptılar. O kadar iyi geldi ki size anlatamam. Tavsiye ederim!

Constance Lemuria da Ephelia gibi çocuklu aileleri kabul ediyor. Ancak gözlemlediğim kadarıyla otele gelen misafirler genelde çiftlerden oluşuyordu. Yine Avrupalı misafir çoğunluktaydı. İki otelin de atmosferini  kıyasladığımda Ephelia’nın bir tık daha çocuklu ailelere, Lemuria’nın ise çiftlere hitap ettiğini söyleyebilirim.

Biz bu otelde kalmaktan da çok büyük keyif aldık. Plajları, yemekleri, SPA’sı ve içeride yarattıkları atmosfer çok güzeldi. O nedenle gönül rahatlığı ile tavsiye ederiz.

DÖNÜŞ YOLUNDA DOHA’DA 1 GECE KONAKLAMA KEYFİ

Qatar Airways’in misafirlerine ekonomi ya da business yolcusu olarak ayırmadan verdiği diğer bir güzel hizmet ise, 8 saat ve üzeri aktarmalarında Doha’da anlaşmalı olduğu onlarca otelden birinde sizi ücretsiz olarak konaklatıyor olması. Dilediğiniz oteli size snulan listeden kendiniz seçiyorsunuz. Bizim de dönüşte aktarmamız neredeyse 20 saat kadar olduğu için, uçak biletini aldıktan sonra Qatar Airways’in internet sitesinden belirttiğim tarihte müsaitliği olan oteller arasından seçtiğim Marriott Marquis City Center‘da kaldık. Hemen belirteyim, bavullarınızı bu aktarma sırasında almıyorsunuz. O nedenle böyle bir aktarma yapacaksanız yanınıza kabin boy bir bavul alıp içine pijamalarınız, ertesi gün giyecekleriniz, diş fırçanız, şarj aletleriniz gibi lazım olabilecek eşyalarınızı koymayı unutmayın.

Qatar, Türk vatandaşlarından vize istemiyor. Dolayısıyla bu imkanı kullanmak bizler için daha kolay. Pasaport işlemlerinden sorunsuzca geçebiliyorsunuz. Biz 1 gün için para bozdurup Qatar Riyali almadık yanımıza. Dilerseniz havalimanında bu işlemi yapabilirsiniz. Ama heryerde kredi kartı geçtiği için ve en kötü yanımızdaki Euro’dan bozdururuz düşüncesiyle gerek duymadık ve hiç de ihtiyacımız olmadı. Havalimanından çıktıktan sonra Orta Doğu’da oldukça yaygın olan Careem ya da Uber ile gideceğiniz otele kolayca ulaşabilirsiniz. Biz hep Careem kullandık ve çok memnun kaldık. Tabi ki ulaşım fiyatları benzinin litresi pul olduğu için oldukça uyguna geldi. O yüzden korkmadan bindik 🙂 Careem kullandığımız için yanımızda ulaşım için nakit taşımamıza da gerek olmadı.

Otele vardığımızda bizi bir sürpriz karşıladı. Nedenini hala bilmiyoruz ama sanırım otel tamamen doluydu, o nedenle bizi en üst katta bulanan kral dairesine verdiler 🙂 Gerçekten bizim evden daha büyük bir odaydı 🙂 En üst katta olunca da manzara şahane gözüküyordu. Otelin diğer bir özelliği de kendi içinden asansörle bir alışveriş merkezine bağlanıyor olmasıydı. Kısa bir alışveriş turu yapayım derseniz güzel olabilir.

O gece melekler gibi uyuduk. Sabah kalkıp duşumuzu alıp güne yepyeni bir şekilde başladık. Uçağımız 14:30’daydı, o nedenle yarım günlük bir zamanımız vardı. Azıcık Doha havası alalım diye kendimizi attık erkenden sokağa. Hava çok güzeldi. Ne kavuruyor ne de üşütüyor. Hala yaz ama yakmıyor da. Dubai’de 50 dereceyi gördüğümüz için zamanında, o yanma ne demek iyi biliyoruz 🙂

Sabah kahvaltısı olarak en yüksek puanlardan birini alan ve sizlerden de gelen mesajlar doğrultusunda Eggspectation‘ın yolunu tuttuk. Burası Doha’nın incisi Pearl denilen yapay bir adada yer alıyor. Kahvaltı gayet güzeldi, ortam çok Amerikan’dı 🙂 Fiyatlara gelecek olursak, arkadaşlar Qatar Riyali ne yazık ki Türk Lirası’ndan değerli. Yaklaşık olarak herşeyi 1,5’la çarpıyorsunuz. Ne hallere düştük… Adamlar müthiş zengin tabi koymuyor onlara… Sokaklardaki arabaları görseniz zaten anlarsınız durumu. Kısacası Qatar bize kıyasla ucuz bir memleket değil. Ettiğimiz kahvaltıya günün sonunda 300TL ödemiş bulunuyoruz 🙂 Eğer otelde kahvaltı alacak olsaydık da 60Euro ödeyecektik. O nedenle iki mekan görelim dedik, pişman değiliz 🙂

Kahvaltıdan sonra Pearl Adası’nda biraz gezindik. Saatler öğlene yaklaştıkça güneş kızgınlığını arttırdı, ben de yorulmaya başladım. O nedenle otelin altındaki alışveriş merkezinde gidip bir tur atıp çıkalım dedik. Ada’ya göre çok tatlı şeyler satan bir dükkan bulduk. Günün kısmetlisi yine Ada kız oldu 🙂 Ona bir kaç parça şey aldıktan sonra, otelden ayrıldık. Havalimanında yine hamile olduğum için beni pasaport sırasında VIP kısmında geçirdiler 🙂 Sonra İstanbul’a rahat bir uçuşla vardık.

Eğer sizin Doha’da daha fazla zamanınız olursa, mimarisiyle oldukça beğeni toplayan İslami Eserler Müzesi‘ni ve Souq Waqif denilen pazar alanını da görebilirsiniz.

***

Umarım bu gezi size de ilham olur ve bir gün Seyşeller’i siz de görebilirsiniz. İlk bölümde anlattığımız Seyşeller’e uçuş, Mahe Adası ve Constance Ephelia’da konaklama deneyimlerimize ve Seyşeller’e gitmeden önce bilmeniz gereken önemli noktalara buradan ulaşabilirsiniz.

Herhangi bir sorunuz olursa bize her zaman kucukmartha@outlook.com dan ulaşabilir, Seyşeller seyahati boyunca paylaştığımız post ve storylere instagram hesaplarımızdan (@kucukmartha ve @baranseldogan ) ulaşabilirsiniz.

Çok Sevgiler

Özüm & Baransel

 

SEYAHAT

BİR BABYMOON HİKAYESİ; SEYŞELLER BÖLÜM 1 – UÇUŞ VE PLANLAMA – MAHE ADASI & CONSTANCE EPHELIA

Son bir kaç yıldır her yılbaşında bir tropik rota belirliyorum kendimce, bir nevi dilek gibi… “Bu yılki büyük hedefim şurası” diye içimden geçirip, bir süre sonra da araştırmalara başlıyorum. 2015’te Bali, 2016’da Maldivler ve 2017’de Phuket & Krabi seyahatinden sonra 2018 için yüreğimden geçirdiğim rota Seyşeller’di. Kış ortasında yaza kaçamak yapmanın tadına bir kere varınca ve döndükten sonra hem ruhumuza hem bedenimize ne kadar iyi geldiğini görünce, bunu her sene farklı bir rota ile tekrarlamak istedik. Tam da Seyşeller tatili hazırlıklarına başlamıştık ki hamile olduğumu öğrendik 🙂 Bu da bize çok güzel bir sürpriz oldu. Meğer 2018 için “babymoon” rotası dilemişim de haberim yokmuş.

NEDEN SEYŞELLER?

Herşeyin başında Seyşeller için Türk vatandaşlarına herhangi bir vize uygulaması bulunmuyor. Bazı ülkelerdeki gibi kapıdan belirli bir ücretle vize alımı da söz konusu değil. O nedenle vize masrafı ve külfetiniz olmuyor.

İkincisi ise, Seyşeller’in nispeten bir çok tropik yere kıyasla yakın olması. Yani uçuş süreleri ve aktarma aralıkları oldukça makul. Üstelik promosyon dönemlerini yakaladığınızda gayet uygun uçak biletleri bulabiliyorsunuz. Bunun için aylar öncesinden takibe başlamanız gerek tabi. 🙂

Üçüncüsü Afrika kıtasına ait bir ada olmasına rağmen, Seyşeller için öngörülen herhangi bir aşı ya da sağlık önlemi belirtilmiyor. Mesela sarıhumma gibi bir aşı olunması gereken bir yer olsaydı gidemeyecektim. O nedenle hamileyken kendinize bir rota belirlerken önce bu alınması gereken sağlık önlemlerini kontrol edip, doktorunuzla mutlaka konuşun.

Esas ana sebebimiz ise kış ortasında yaza gidecek olmak, palmiyelere kavuşacak olmak, hindistan cevizini dalından taze taze içecek olmak ve tabi ki denize girebilecek olmaktı… Seyşeller aslında yılın 12 ayı ziyaret edilebilen bir ada ama bazı dönemlerinde çok daha fazla yağış alıyor. Sıcaklık tüm yıl 28-32 derece arası olurken, Ocak ve Şubat ayları en fazla yağış aldığı aylarmış. Seyşeller’e gitmek için mükemmel zamanlama ise Nisan-Mayıs ve Ekim-Kasım ayları olarak öneriliyor. Aralık ve Mart ayları ise arada bir yağıp geçen yağmurlar ve sonrasında açan güneşle meşhur.

Kısacası zamanlama ve şartlar Seyşeller’de bir babymoon seyahati yapmak için oldukça müsaitti.

SEYŞELLER’E UÇUŞ DENEYİMİ

Hangi havayolu ile uçarsanız uçun, uluslararası sivil havacılık kuralları gereği hamileliğinizin 28. haftasından 35. haftasına kadar (35 dahil) doktorunuzdan alacağınız “Uçmasında engel yoktur” yazılı raporunuzla ancak uçağa kabul ediliyorsunuz. Eğer ki birden fazla bebek bekliyorsanız bu süre sizin için 31. haftaya kadar kısalıyor. Yani örneğin ikiz bebek bekliyorsanız 32. hafta itibariyle doktor raporu dahi olsa uçağa kabul edilmiyorsunuz. Tüm gebelikler için ise 36. haftadan itibaren ise uçuş yasağı başlıyor. Artık evinde otur ve doğumunu bekle, daha fazla gezme diyor yani sana 🙂 Tüm bunların yanında hamileliğin ikinci trimesterı denilen 14.-28. hafta arası olan dönem sizin enerjinizin en yüksek olduğu dönem de olduğu için “babymoon” geleneği tüm dünyada işte bu 2. trimester denilen dönemde gerçekleştiriliyor. Yani 21 haftalık bir hamile olarak benim için mükemmel zamanlamaydı diyebilirim.

Hamileliğimle ilgili herşeyin yolunda gittiğini ve uçmamda herhangi bir sakınca olmadığı bilgisini aldıktan sonra hemen seyahatimizi planlamaya başladık. Daha önce Maldivler’e uçtuğumuz ve çok memnun kaldığımız Qatar Airways ile yine Doha aktarmalı şekilde Seyşeller’e uçtuk. Maldivler’den sonra Hint Okyanusu’nda en kısa uçuş mesafesindeki tropik ada Seyşeller. Dolayısıyla uçuş mesafesi de yormuyor. Üstelik 21 haftalık hamile olduğum için aktarma yapacak olmak benim oldukça işime geldi. Çünkü o aradaki 1,5 – 2 saatlik aktarma süresi yürüyüş yapabildiğim, birşeyler yiyebildiğim, dilersem duş bile alabildiğim kısacası kan dolaşımıma iyi gelen bir süre olacaktı.

İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanı’ndan 28 Kasım Çarşamba akşamı saat 20:05’te kalkan uçağımız 3,5 saat sonra ilk durağımız olan Doha’ya vardı. Daha önce Doha Hamad Havalimanı’nı yine aktarma sayesinde ziyaret ettiğimiz için, bu aktarmanın bize konfor sağlayacağını biliyorduk. Gerçekten çok güzel ve yolculara çok fazla imkan sunan bir havalimanı.  2 saatlik kısa bir aktarmanın ardından, hayatımda bindiğim en büyük uçaklardan biriyle Seyşeller’e doğru uçmaya başladık. Doha – Seyşeller arası toplamda 5 saat sürüyor. Ama gece yarısından sonra uçtuğunuz için yolculuğunuz muhtemelen uyuyarak geçecektir. Biz oldukça şanslıydık ki, uçağın %70’i boştu. Dolayısıyla orta alandaki dörtlü koltukların her birine ayrı ayrı yayılıp adeta yataktaymışız gibi uyuyarak gittik.

Yolculuk boyunca dikkatimi çeken ve beni çok mutlu eden birşey oldu. Hamile olduğum için, biz hiç bir görevliden yardım ya da ayrıcalık istemememize rağmen ve önceden check-in yapmış olmamıza rağmen, daha İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanı’nda bagajlarımızı verirken dahi, rahat edeceğimizi düşünerek bizi ekonomi sınıfının en önündeki ikili koltuklara aldılar. Gerçekten çok rahat ettik. Hamileyken uçuyorsanız bu konu aklınızda bulunsun. En öndeki alan biraz daha geniş olduğu için sizin için daha konforlu olacaktır. Normalde bu koltukları çocuklu/bebekli ailelere öncelik olarak veriyorlarmış. Uçakta ihtiyacı olan bebekli bir aile de olmadığı için ikinci öncelik sırası bizdeydi 🙂 Bu durum tüm seyahat boyunca yaptığımız uçuşlarda gerçekleşti buarada. Ama zaten Seyşeller uçuşunda uçak boş olduğu için rahattık.

Seyşeller Mahe Havalimanı

Diğer bir konu ise, uçuş sırasında hamile olduğum için hosteslerin bana ekstra ilgi göstermesiydi. Örneğin Seyşeller’e uçarken ortadaki dörtlü koltuklarda ben yatarken ara ara başucuma meyve tabağı ya da atıştırmalıklar bıraktılar. Bir tane hostes bana gelip “Sık sık su içmelisin, sakın ihmal etme!” diyerek sürekli su taşıdı. Gerçekten prenses gibiydim 🙂 Yolculuk boyunca bu kadar rahat olmamın en büyük nedenlerinden biri de bu ilgiydi sanırım. Oldukça güvende hissediyordum. Buradan tüm Qatar Airways hosteslerine ve yer görevlilerine kucak dolusu sevgilerimi iletiyorum 🙂

Son olarak Seyşeller’e vardığımızda, 50 kişilik bir sırada pasaport kontrolünü beklerken, önümüzdeki yolcuların biz sormadan bizi öne geçirmeleri oldu. Biz “Gerek yok!” dedik, ona rağmen “Lütfen!” deyip ısrar ettiler. Kısacası, medeniyet ve insanlık ölmemiş 🙂 Bu hissiyat çok iyi geldi!

Sabah 09:00 civarı uçağımız muhteşem bir manzaraya doğru inişe geçti. Hava o kadar güneşli ve güzeldi ki… Uçağın camından bakarken gördüğüm denizin ve ağaçların rengi adeta parlıyordu. Daha uçak yere inmeden bile hissettiğim şey “iyi ki geldik” mutluluğuydu.

SEYŞELLER PLANINI NASIL YAPTIK?

Bu seyahatimizde Setur Selectin ellerine emanettik. Otel, otel-havalimanı arası transferler ve iki ada arası yaptığımız uçuşun organizasyonunu Setur Select yaptı. Arkamızda bir acente güvencesiyle gitmek bu defa bana çok iyi geldi. Çünkü en ufak birşeyde arayabileceğim birinin olduğunu bilmek özellikle hamileyken çok mantıklıydı. Biz aynı mantıkla balayında da ilerlemiştik. Bali’ye giderken de acente desteği almıştık, çünkü ne o planlamayla uğraşacak zamanımız vardı ne de halimiz. O nedenle çok iyi bir fikirdi. Bu seyahatimiz de bir nevi balayı kafası olduğu için kendimizi hiç yormak istemedik.

Setur Select bizim için, ilk 2 gece ana ada olan Mahe Adası’nda, ardından 2 gece de Praslin Adası’nda geçireceğimiz şekilde 4 gecelik bir program yaptı. 4 gün Seyşeller için gayet güzeldi, ama biz adaların içerisinde gezmedik. Özellikle ana ada Mahe, oldukça büyük bir ada ve mesafeler birbirinden oldukça uzak. Tek şerit yollar ve virajlar sayesinde en yakın mesafe 30 dk-1 saat civarı oluyor. Normalde baştan başa araba kiralayıp adayı gezmek ya da diğer iki büyük ada olan Praslin ve La Digue’de de keşfe çıkmak üzerine bir seyahat planlasaydık en az 1 hafta kalmamız gerekirdi. Ama amacımız tamamen romantik ve bol dinlenmeli bir tatil olduğu için 4 gün sadece bulunduğumuz yerde kalmayı tercih ettik, bu şekilde de gayet güzel yetti, bir şey kaçırıyormuşuz hissini hiç yaşamadık.

Setur Select’in önerisiyle bu seyahatimizde Constance Hotels grubunun iki farklı otelini deneyimledik. İlk 2 gün Mahe adasında yer alan Constance Ephelia‘da, diğer 2 gün ise Praslin adasında yer alan Constance Lemuria‘da kaldık. Bu iki otel de oldukça büyük ve sağladığı imkanlar açısından da oldukça yeterli. Özellikle plajlar konusunda her iki otel de muhteşem konuma sahipler. O nedenle harika bir seçim oldu diyebilirim.

Konaklamalarımızı yarım pansiyon olarak ayarladık çünkü Seyşeller, “Ben bir otelden çıkayım, restorana gideyim.” diye plan yapabileceğiniz bir yer değil. Restoranlar çoğunlukla otellerin içerisinde. Yine bir otelden çıkıp başka bir otele gitmeniz gerekecek. Öğlen yemeklerimizi ise otelden ekstra olarak alıp pizza, salata gibi şeylerle karnımızı güzelce doyurduk. Bu şekilde ekonomik olarak da mantıklı oldu. Seyşeller’de konaklama tipinizi yarım pansiyon olarak düşünmenizi bu nedenle tavsiye ederiz.

Tüm transferlerin de önceden ayarlanmış olması bizim için yine çok mantıklı oldu. Seyşeller’in neredeyse tek geçim kaynağı turizm olduğu için, adada herşey oldukça pahalı. Buna ulaşım da dahil. Taksi fiyatları genelde Euro üzerinden hesaplanıyor. Örneğin 20KM’lik bir mesafe (ki bu yakın sayılır) için 60Euro gibi bir rakam istiyorlar. Otobüs ise oldukça ucuz ama bizim zamanımız kısıtlı olduğu için o kısma hiç girmedik. Taksi mi transfer mi dersen de transferin paket program içerisine dahil edilmesi çok daha mantıklı olur derim. Diğer bir alternatif ise araba kiralamak. Ama siz de bizim gibi otelden dışarıya pek çıkmayacaksanız arabanızın otelin önünde yatmasına da gerek yok. Ama adayı gezme gibi bir planınız varsa, trafik sağdan (yani İngiliz sistemi) olmasına rağmen, yollar tek şerit olduğu için rahatça kullanabilirsiniz bence.

MAHE ADASI – CONSTANCE EPHELIA

Mahe Adası, Seyşeller’in başkenti Victoria’nın ve uluslararası havalimanının bulunduğu en büyük ada. Ünlü plajları ve bir çok otelin bu adada bulunması nedeniyle de en çok ziyaret edilen ada olarak geçiyor. Yukarıda bahsettiğim gibi biz ilk 2 gece Constance’ın Mahe adasında bulunan Ephelia ismindeki otelinde kaldık. Havalimanından otele varış transfer ile yaklaşık olarak 30-40 dakika kadar sürüyor. Bu süre nispeten kısa bir süre, zaten etrafınızdaki manzaraya bakarken yolun nasıl geçtiğini de anlamıyorsunuz.

Otele vardığımızda bizi mis gibi kokan ıslak havlular ve ferahlatıcı içeceklerle karşıladılar. “Oh!” dedik! Tropiklere şimdi gerçekten vardık! 🙂 Resepsiyondaki kısa check-in işlemimizin ardından, odamızın temizliği henüz bitmediği için (sabah 10:00 civarı varmıştık) bize mini golf arabalarıyla otelde tur attırıp bilgiler verdiler.

Constance Ephelia oldukça büyük bir otel. Toplamda 350 civarı odası var. İki adet büyük plajı, 5000 m2’lik bir SPA alanı, kendi içerisinde bir mangroove ormanı, spor alanları, çocuk kulübü, 5 adet restoranı (Corossol, Helios, Adam & Eve, Cyann ve Seselwa) ve 5 adet barı (Zee bar, Helios bar, Adam & Eve bar, Cyann bar ve Seselwa bar) var. Öyle büyük bir ormanın içerisine o kadar düzgün bir mimari ile yerleşmiş ki, ağaçlardan binaları pek göremiyorsunuz ve o koca alanda asla 350 adet oda dolusu insan varmış gibi hissetmiyorsunuz. Bizi gezdirirlerken özellikle otelin dolu olup olmadığını sorduk ve %90 oranında dolu dediler. Sonraki gün ise buna gerçekten inanmakta güçlük çektik 🙂 O nedenle mimarisine ve yerleşim planına gerçekten hayran kaldım.

İlk gün bizi öğlen yemeği için otelin Helios isimli Akdeniz mutfağından lezzetler sunan restoranına yönlendirdiler. Helios isminden de anlaşılacağı üzere Yunan ezgileri taşıyan bir restoran ve mönüde bazı soğuk mezelerimiz, hatta Türk kebabı bile var 🙂 Ama pizza, hamburger ve salata gibi seçenekler de mevcut.

20 Numaralı Beach Villa

Lezzetli bir yemeğin ardından “Beach Villa” tipindeki odamıza yerleştik. İlk işim saatlerdir üzerime yapışmş olan siyah taytı çıkartıp mayomu giymek oldu 🙂 Sonra da hemen hoop denize!

Beach Villa tipi odaların her birinin ayrıca kendilerine ait havuzları bulunuyor. Biz uzak doğudan bu konsepti epey seviyoruz. O nedenle odamıza resmen bayıldık!

Her şey en ince detayına kadar düşünülmüştü. Odada Nespresso makinesi olmasından tutun da,  aile boyu konaklayanlar için kapıda boy boy bisikletler bile bulunuyordu. Ayrıca plaj havlusu sakın taşımayın yanınızda. Her odada ve odaların haricinde plajlarda bolca havlu bulabilirsiniz.

Kuzey Plajı

Otelin iki adet plajı bulunuyor, bunları Kuzey ve Güney olarak ikiye ayırmışlar. En çok Kuzey plajı tavsiye ediliyor çünkü Güney plajı gel-gitten daha fazla etkileniyor. Beach Villa dediğimiz oda tipleri de bu Kuzey plajının arkasına yerleştirilmiş. Dolayısıyla plaj ve odanız arasında gidip gelmek çok kolay.

Kuma değer değmez herkesin elinde hindistan cevizlerini görünce heyecanla hemen koştum, ben de istiyorum dedim 🙂 Meğer o adam dışarıdan gelen bir satıcıymış 🙂 (henüz plajların kamuya açık olduğunu anlamamıştım) Adam bize iki adet hindistan cevizini 20 Euro’ya vermesin mi?! Ben şok! E daldan topladın? 🙂 Sonra para üstünü de bir güzel lokal para olarak verdi.

Neyse bare fotoğrafımızı çek dedim 🙂 Sonra otelin beach barına gittik ve garson bize pina coladayı yarı fiyatına getirince aşırı pişman oldum 🙂

Seselwa‘nın garsonu elimizdeki hindistan cevizlerini görünce bizi uyardı, bazen para üstü getireceğim deyip getirmeyen oluyormuş, “Dikkat edin, başında bekleyin mutlaka!”dedi. Biz öyle bir sorun yaşamadık ama siz de heyecanlanıp her gördüğünüz satıcıdan hindistan cevizi almaya kalkmayın 🙂 O günden itibaren 4 gün boyunca sadece muhteşem pina coladalardan içtik 🙂

Kuzey plajında gün batımları da muhteşem oluyor. 2 gün boyunca inanılmaz gün batımlarına denk geldik. Ayrıca günbatımı saatinde happy hour da yapılıyor ve Seselwa’da kokteyller yarı fiyatına iniyor.

Güney Plajı

Güney Plajı gel-git olayından çok fazla etkilendiği için çok tercih edilmiyor. Hatta bazen sular öylesine çekiliyormuş ki karşıdaki ada ile arasında bir yol oluşuyormuş. Biz gittiğimizde o karşıdaki adada Rusya Big Brothers çekiliyordu. 🙂

Otelde yarım pansiyon konaklama tipinde kaldığımız için, sadece öğlen yemeklerimizi ve beach barda içtiğimiz içeceklerimizi ekstra olarak ödedik. Bu şekilde çok makul oldu. Zaten daha önce Maldivler yazımda da belirtmiştim ki, bu tarz yerlere seyahat ediyorsanız en mantıklısı ve ekonomik olanı baştan yarım pansiyon konaklama seçeneğini seçmek! İlk akşam yemeğimizi otelin açık büfe olarak hizmet veren ana restoranında yani Corossol‘da yedik. Oldukça güzel bir açık büfeye sahip olan restoranda hemen hemen her damak tadına göre bir lezzet bulabilirsiniz.

İkinci akşam ise rezervasyonumuzu yaptırıp Seselwa‘da yedik. Burada konsept olarak her bir misafire 3 course sunuluyor yani mönüden herkes bir adet başlangıç, bir adet ana yemek ve bir adet tatlı seçiyor. Birer kadeh şarabınız da dahil! Ben burada barbun ve mango salatası yedim ve çok beğendim. Corossol dışındaki tüm restoranlara yarım pansiyon dahi olsanız rezervasyon yaptırmanız gerekiyor.

Sabah kahvaltıları için ise iki adet seçeneğiniz var. Biri Corossol’un açık büfesinden kahvaltı etmek, diğeri ise yine rezervasyonla Seselwa’da kahvaltı etmek. Biz hem odamıza yakın olduğu hem de ortamını beğendiğimiz için iki gün de Seselwa’da kahvaltı ettik. Çok lezzetliydi! Mutlaka bir gün enazından burada kahvaltı etmenizi öneririm.

Özel bir yemek planlamak isteyenler için ise plaja özel masa kuruyorlar ve size özel olarak servis yapıyorlar. Biz bir çiftin masa hazırlığına denk geldik, gerçekten çok romantik görünüyordu. Darısı başınıza 🙂

Otel o kadar büyük ki bazen sıcakta yürümek zor gelebilir, o zaman siz de odanıza buggy (golf arabası) çağırıp gideceğiniz yere kolaylıkla gidebilirsiniz. Ayrıca resepsiyon önünden Kuzey Plajı’na her 15 dakikada bir ring servis de dönüyor.

Kısacası odanızın uzakta olması gibi bir probleminiz yok. Kuzey Plajı ve resepsiyon alanı arasında yürümek isterseniz de (15 dakika gibi sürüyor) muhteşem bir doğa içerisinde yürümüş olacaksınız.

Ayrıca sizi Seyşeller’in simgesi dev kaplumbağaların (Aldabra Giant Totoises) bulunduğu bir alan da karşılayacak. Her gün belirli saatlerde misafirlerin kaplumbağaların yanına girmesine ve onları beslemesine izin veriyorlar. Otelde bulunan en büyük ve en yaşlı kaplumbağa 120 yaşında. 🙂

Otelin diğer bir güzel özelliği ise ormanın içerisine kurdukları Zipline aktivitesi idi. Bizim denemeye fırsatımız olmadı maalesef ama çok güzel bir parkurdu. Yine belirli saatlerde yapıldığı için önceden arayıp rezervasyon yaptırmanız gerekli.

Seyşeller dalış ve şnorkel için de muhteşem bir bölge. Tabi gittiğiniz dönemdeki hava ve denizin durumu bunu etkileyebilir. Biz Kuzey Plajı’nda şnorkel yaptık, ekipmanları ücretsiz olarak otelden alabilirsiniz. Dalış için ise 1 gün önceden mutlaka rezervasyon yaptırmalısınız. Ben zaten hamile olduğum için dalış yapamayacaktım ama Baransel için çok istemiştik. ne yazık ki 2 gün de bir uçağa bineceğimiz için dalış riskli olacaktı (çünkü dalıştan en az 24 saat sonra uçabilirsiniz ki bu aslında 48 saat olarak daha güvenlidir). O nedenle dalış yapamadık ikimiz de. Ama gördüğümüz kadarıyla güzel resifler var. Deneyebilirsiniz!

Diğer bir taraftan plaja her gün dışarıdan sizi çeşitli aktivitelere davet edecek tekneler geliyor. En popüleri balık tutma aktivitesi. Her gün devasa balıkları tutan ekip gelip sahilde şov yapıyor. 🙂

Otelde 5000 m2’lik alanıyla Hint Okyanusu’ndaki en büyük SPA merkezi olan U SPA bulunyor. Biz SPA alanını sadece gezdik, masaja vakit ayıramadık, o hakkımızı Lemuria’da kullandık 🙂 Ama bu güzel SPA’yı da ziyaret etmenizi öneririm.

Otelde konaklayanların %90’ı Avrupalı idi. Çoğunlukla İngiltere, Avusturya, Fransa ve Almanya’dan geliyorlarmış. Fransa, Avusturya ve İngiltere’den Seyşeller’e direkt olarak uçuş varmış ve ortalama 10-11 saat sürüyormuş. O nedenle de tercih ediliyor. Diğer taraftan da Dubai ve Abu Dhabi’ye olan yakınlığı sebebiyle (4 saat uçuş mesafesinde) Araplar için de tercih sebebi. Ama biz gittiğimizde neredeyse hiç Arap yoktu, hep Avrupalı turist vardı. Gelen misafirlerin yarısı çocuklu hatta bebekli ailelerdi.Ama Avrupalı bebeği farklı oluyor biliyorsunuz 🙂 Gördüğümüz en küçük misafir Avusturyalı bir çiftin 2,5 aylık bebeğiydi. Kadın bildiğin yeni doğurmuş ve 10 saat uçup Seyşeller’e gelmiş. O kadar rahattılar ki… İmrenmemek elde değil. Yine söylüyorum ki, otel o kadar güzel yayılmış ki, siz mutlaka kendinize ait bir özel alan buluyorsunuz ve balayı kafasını sonuna dek yaşayabiliyorsunuz.

Son gün kahvaltının ardından, plaja bir grup çocuk ve anneleri geldi. Sanırım tatil günleriydi. Anneler palmiyelerin altında çocuklara yiyecek hazırlarken, çocuklar ise denizin tadını sonuna kadar çıkardılar. O kadar güzel bir görüntüydü ki…

Dayanamadık yanlarına gittik. Bir tane kızın gözüne kum kaçtı ve canı acıyordu, hemen yanına gittim elimdeki temiz suyla gözünü yıkadım ve elbisemle sildim yüzünü. Anlık olarak bana sarıldı ve gitti. Kalbim eridi diyebilirim… Bu da bize güzel bir anı oldu.

Biz Ephelia’nın plajını da, yemeklerini de, doğasını da, kaldığımız odayı da o kadar sevdik ki, otelden dışarı çıkma ihtiyacı hiç hissetmedik. Zaten 2 günümüz olduğu için de tam anlamıyla dinlenmelik bir konaklama oldu. Açıkçası Mahe Adası’nda da görülecek ya da gezilecek çok fazla bir şey yok. Bir kaç ünlü plaj var, ama dediğim gibi bizi otelin plajı tatmin ettiği için dışarı çıkıp koşturmak istemedik. Siz de bizim gibi bir tatil planlıyorsanız, balayı, babymoon ya da çocuklu bir tatil düşünüyorsanız kesinlikle bu oteli tavsiye ederiz.

Not: Otel odanıza bırakılan kartpostalları, resepsiyondaki posta kutusuna atıp istediğiniz adrese gönderebilirsiniz. Üstelik pul almanıza gerek yok, otel sizin için pulu yapıştırıyor 🙂

SEYŞELLER İÇİN ÖNEMLİ NOTLAR

  1. Seyşeller Dünya’nın en pahalı ülkelerinden biri olarak geçiyor. Nedeni ise ülkenin tek geçim kaynağının turizm olması. Ülkede gerçekten yiyecek olarak bile hindistan cevizi dışında neredeyse hiçbirşey yetişmiyor. Hem arazi ve iklim müsait değil hem de yıllarca, önce Fransızlar’ın sonra da İngilizler’in sömürgesi altında kaldıkları için gelişememişler. Eğer gidecekseniz yanınızda Euro götürün. Fiyatları Euro’ya çevirmek daha kolay ve Avrupalı turist fazlalığı nedeniyle Euro’ya daha alışıklar, heryerde kabul ediyorlar ancak para üstünü size Seyşeller Rupisi olarak veriyorlar. Seyşeller Rupisi yazan bir fiyatı Euro’ya çevirmek için ise fiyatı ortalamada 15’e bölmeniz gerekiyor.
  2. Seyşeller’de trafik gibi elektrik sistemi de İngiliz usulü. Otel odalarındaki tüm prizler İngiliz sistemiydi. Ama otelden talep ettiğinizde dönüştürücü veriyorlar. Yine de yedek olsun derseniz evinizde varsa bavulunuza atın derim.
  3. Seyşeller’de ulaşım kısıtlı imkanlarla ve oldukça pahalıya sağlanıyor. Bu nedenle imkanınız varsa araba kiralamak en uygun çözüm. Ama ada içerisinde çok gezmeyecekseniz bizim gibi transfer hizmeti de alabilirsiniz. Örneğin son gün Praslin Adası’ndan Mahe Havalimanı’na uçtuktan sonra, bizim uçağımıza yaklaşık olarak 4 saat kadar bir zaman vardı. Havalimanı çok küçük ve yapacak hiçbirşey de olmadığı için biz de bare en yakın gezilecek yer olan Seyşeller’in başkenti Victoria‘yı görelim dedik. Üstelik her gün kurulan Victoria Market adında bir yerel pazarı da var.Havalimanı – Victoria arası 20 dk kadar sürüyor, bir taksi ile anlaştık, bavullarımızı kendisine teslim ettik, bizi Victoria’ya götürdü, orada bir park alanında bizi bekledi, biz de gezimizi tamamlayıp aynı taksi ile havalimanına döndük. Çünkü havalimanında bagajlarımızı bırakabileceğimiz bir emanet yeri yoktu. Check-in de daha açılmamıştı. O nedenle bu çözüme pazarlıkla tam 60Euro ödedik. Ama başka çaremiz yoktu.Başkent Victoria size gerçekten Afrika’da olduğunuzu hissetiriyor. Pazar daha çok yiyecek pazarı olsa da, hediyelik eşya açısından da bir çok seçenek bulabilirsiniz. Buarada sokakların birinde resmen önünden geçerken kokusuyla bizi cezbeden aşırı lokal bir fırına girdik ve 2 çeşit kurabiye aldık, biri hindistancevizli diğeri ise bademliydi. Hayatımızda yediğimiz en güzel kurabiyeydi sanırım. Sonra dayanamadık dönüp birer tane daha aldık 🙂 Tanesi 5 Rupi idi. Olur da giderseniz lütfen bizim için de o güzel kurabiyelerden yiyin 🙂Fırının ismi PRg Boulangerie.Diğer bir sokakta ise Seyşeller’in tek milli içkisi olan ve orada üretilen bir çeşit rom olan Takamaka‘yı satan bir bakkal bulduk. Havalimanından daha uygun fiyata buradan aldık. O da iyi oldu.  Dilerseniz Mahe Adası’nda yer alan Takamaka Damıtım Evi‘ni ziyaret edip tadım da yapabilirsiniz.
  4. Mahe Havalimanı’nda check-in yapıp içeri girdikten sonra karnınız acıkırsa içeride sadece Burger King var. Ama girmeden dışarıda iç hatlar tarafına yürürseniz bir kafe göreceksiniz, orada da birşeyler atıştırabilirsiniz. Bizim karnımız içeri girdikten sonra tabiki acıkmıştı ve Burger King öyle güzel geldi ki anlatamam. Aylar hatta belki 1 yıl sonra ağzıma fast food hamburger sürdüm ama pişman değilim 🙂 Diğer bir konu ise havalimanından alınabilecek hediyelik eşyalar… Bir kaç dükkan var ve kaliteli ürünler satıyorlar. Özellikle üst kattaki hediyelik eşya dükkanlarına bakın derim, farklı şeyler var. Ucuz değiller! Hatta benim gibi magnet koleksiyonunuz varsa ve Victoria’ya giderseniz oradan alın, havalimanında 2 katı daha pahalı.
  5. Seyşeller’deki 4 günümüzde 2 gün hava muhteşem güneşliyken 2 gün ise yağmurluydu. Ama yağmurlu hali bile sıcak ve keyifli olduğu için aldırmadık. Yani sezon ne olursa olsun böyle sürprizler olabilir. Hazırlıklı olun, üzülmeyin sonra, açın bir prosecco ve keyfinize bakın 🙂
  6. Seyşeller’de çeşmeden ya da açıkta olan herhangi bir suyu içmeyin. Güvenilir yerlerden ağzı tamamen kapalı, ilk defa sizin açacağınız şişelerden su için. Bunun haricinde, mutlaka sivrisinek koruyucu sürün. Özellikle akşam yemeklerinde, onlar da sizi yemeyi pek seviyor 🙂 Bizim kaldığımız tüm otel odalarında özel sivrisinek koruyucu sprey vardı. onları kullandık. Beni hiç ısırmadılar ama ne hikmetse Baransel’i pek sevdiler 🙂 Son olarak, gitmeden önce bir arkadaşım beni bazı plajlarda bazı dönemler kum biti olduğuna dair uyarmıştı. Bize hiç denk gelmedi, sanırım kaldığımız otellerin bulunduğu bölgede böyle bir problem yoktu. Ama yılın belirli dönemlerinde en çok sanırım Mahe’deki Grand Anse Beach‘te oluyormuş. Bu konuyu otelinize danışın mutlaka!
  7. Seyşeller’de tüm kumsallar halka açık. Yani hiçbir otelin özel plajı yok aslında. Dışarıdan teknelerle zaman zaman başkalarının da plaja geldiğini göreceksiniz ama sayı olarak asla bizim dikkatimizi çeken bir yoğunlukta değildi. Dışarıdan gelenler otelin şezlong, havlu gibi imkanlarından elbette yararlanamıyor, sadece plaja havlusunu serip takılabiliyor. Kısacası sizin de ziyaret etmek istediğiniz otel plajları olursa, rahatça gidip takılabilirsiniz.
  8. Hindistan cevizi ana besin kaynakları olduğu için, tahmin edersiniz ki Pina Colada’lar muhteşem yapılıyor. Hamileler ya da alkol kullanmyanlar için için Virgin Colada seçeneği de var 🙂 Lezizdi leziz!
  9. Seyşeller’in %90’ı Katolik. Dolayısıla, tropik adalarda görmeye alışık olduğunuz tapınaklardan ziyade kilise göreceksiniz. bu da tamamen İngiliz etkisi. Tek Hindu tapınağı ise başkent Victoria’da bulunuyor.
  10. Seyşeller’in iki simgesi var; biri Coco De Mer (deniz cevizi) meyvesinin tohumu diğeri ise Aldabra Giant Totoises diye geçen dev kaplumbağaları. Mahe Adası’nda çok büyük bir Coco De Mer ormanı var, dileyenler burayı ziyaret edebilirler. Bu meyvenin kendisinin de tohumumun da Seyşeller dışına çıkartılması kesinlikle yasak. Zaten boyutunu görünce çıkartamayacağınızı da anlarsınız 🙂 Bu kadar kıymetli olmasının nedeni ise tek bir tohumdan bir meyve verme süresinin 7 yıl sürmesi. Tohumunun hem erkek hem dişisi var ve döllenerek meyve veriyorlar. Doğa ananın insanlığa mesajı olacak ki, dişi tohum aynı kadın genital bölgesine benzerken, erkek tohum ise erkek üreme organına benziyor. 🙂 200 yaşına kadar yaşayabilen Aldabra kamplumbağaları ise dünyanın en büyük kaplumbağaları olarak geçiyor. İsmini de Madagaskar ve Seyşeller arasında bulunan Aldabra Resifi’nden alıyor. Eskiden Seyşeller’in granit kaplı adacıklarında yaşayan kaplumbağalar, zamanla bu denizciler tarafından bu adalar keşfedilip işgal edilince ve bir dönem besin kaynağı olarak kullanılınca sayıları oldukça azalmış. O nedenle şuanda koruma altındalar ve bununla ilgili ciddi yasaları mevcut.
  11. Son olarak gönül rahatlığıyla şunu söyleyebilirim ki, gördüğümüz en güzel deniz ve en güzel doğadan biriydi ve ben hamileyken Seyşeller’e seyahat yapmış olmaktan dolayı en ufak bir sıkıntı yaşamadım. O nedenle kesinlikle gidilmeli ve görülmeli diye düşünüyorum. Diğer bir yandan, bundan önce hep Asya ya da Hindistan yakınlarındaki adalara gittiğimiz için, Afrika adası hissiyatı nasıl birşey bilmiyorduk. Çok farklıymış… Çok güzel bir deneyimmiş… Gerçekten Afrika’nın bir parçasında olduğunuzu hissediyorsunuz. O nedenle de şimdiye kadar gördüğümüz tropik adalardan oldukça farklıydı. Gerçekten iyi ki ama iyi ki gitmişiz! Çok beğendik ve bize o kadar iyi geldi ki size anlatamam… Umarım isteyen herkes bir gün görür ve keyfini çıkartır!

***

Umarım bu gezi size de ilham olur ve bir gün Seyşeller’i siz de görebilirsiniz. İkinci bölümde size Praslin Adası’na yaptığımız uçuşu, adada kaldığımız Constance Lemuria’daki deneyimlerimizi ve dönüş yolundaki 1 gecelik Doha maceramızı anlatacağız.

Herhangi bir sorunuz olursa bize her zaman kucukmartha@outlook.com dan ulaşabilir, Seyşeller seyahati boyunca paylaştığımız post ve storylere instagram hesaplarımızdan (@kucukmartha ve @baranseldogan ) ulaşabilirsiniz.

Çok Sevgiler

Özüm & Baransel

 

 

 

GEZİ NOTLARI SEYAHAT

PHUKET’TE NEREDE KALALIM? / WHERE TO STAY IN PHUKET? – THE NAI HARN PHUKET

 Phuket’teki son durağımız, yıl dönümümüzü de gerçek anlamda kutlayacağımız The Nai Harn Phuket‘ti. Bu otel, sabırsızlıkla beklediğim duraklardan biriydi. Çünkü denize karşı konumu ve manzarası beni fotoğraflarından çok etkilemişti. Bir de açıkçası balkon sefası yapmayı da sevdiğimizden, iyi gelir diye düşünmüştüm. Onun haricinde yine bütçe dostu ama lüks bir otel olması da avantajlarından biriydi. Konumu yine Phuket’in en ucunda yer alan Nai Harn plajındaydı.

English:“Our last stop in Phuket, The Nai Harn Phuket, which we were also going to celebrate our anniversary. This hotel was one of the stops which i could look forward to. Because the position and the view towards the sea had affected me very much from the photographs. I thought that it would be good, so as i like balcony. Apart from that, one of the advantages is also of being a budget-friendly but luxurious hotel. Its location was on Nai Harn beach, at the farthest tip of Phuket.”

Oteli araştırırken, 1980’li yıllarda Phuket’te yapılmış ilk gerçek plaj oteli olduğunu ve aslında yat kulübü (the Royal Phuket Yacht Club) olarak inşa edildiğini öğrendim. Daha sonra mimarisi büyük ölçüde korunarak bu halini alıyor ve 2016 Ocak’ta The Nai Harn olarak yeniden hayata geçiyor. Bu plajdaki tek yapı olduğu için, palmiye ormanının içerisinde inci gibi parlıyor. Üstelik henüz çok yeni renovasyon geçirdiği için de her yer pırıl pırıl.

English:“While I was reading the information about the hotel, I learned that it was the first real beach hotel built in Phuket in the 1980’s and actually it was built as the yacht club (the Royal Phuket Yacht Club). Later, the architecture is being preserved to a great extent, and in January 2016, as the Nai Harn was again active. Because it is the only building on the beach, it shines like a pearl in the palm forest. Moreover, everywhere shines because it has been renovated yet.”

Otele vardığımız andan itibaren hem çok mutlu hem de hafifi buruktum. Nedense o 5 Eylül’de Bozcaada’da olmamız ve yıl dönümümüzü orada rüzgar gülleriyle beraber kutlamamız gerekiyormuş gibi geliyordu.

English:“From the moment that we arrived at the hotel, we were both very happy and a bit sad. I was feeling as we had to be in Bozcaada on the 5th of September and we had to celebrate our anniversary there with windmilles.”

Sonra evren bana bir işaret gönderdi… Otelin tam karşı kıyısında tek başına bulunan bu rüzgar gülünü gördüğümde gözlerime inanamadım. Odamızın terasına çıktığımda karşımda durmuş bana göz kırpıyordu adeta. O zaman nasıl mutlu olduğumu anlatamam. Bu bir işaret değil de ne diye düşündüm kendi kendime. Dünyanın bir ucunda rüzgar gülü bulmuş bir Don Quijote’tum adeta… O nedenle sanırım The Nai Harn ile gönül bağımız ayrı olacak!

English:“Then the universe sent me a sign … I could not believe when I saw this windmill on the opposite side of the hotel. When I went out to the terrace of our room, it was almost blinking to me. Then I can not tell you how happy I am. This is not a sign, but what? I thought I was a Don Quijote who found a windmill on the edge of the world … For this reason I think ties of affection with The Nai Harn!”

Otelin en sevdiğim özelliklerinden bir diğeri ise, her yerinden muhteşem bir manzaraya sahip oluşu idi… Asansör beklerken bile mavinin bin bir tonu sizi karşılıyor.

English:“One of the most favorite features of the hotel was that it had a magnificent view from everywhere … Even when waiting for the elevator, a thousand tons of blue are welcoming you.”

ODAMIZ / OUR ROOM; GRAND OCEAN VIEW ROOM

Odamızı seçerken, şu manzarayı görmekti niyetim. O nedenle 3 gün boyunca Grand Ocean View tipindeki odada kaldık. Bu tip odaların her birinin okyanusa bakan bir terası var.

English:“When I chose our room, I wanted to see this view. That’s why we stayed in the Grand Ocean View room for 3 days. Each of these rooms has a terrace overlooking the ocean.”

Şurada yatıp güneşi batırmak ya da gece yıldızları izlemek gerçekten çok keyifli…

English:“It’s really good to lie down here and watch the sunset, or watch the night stars …”

Odamızda bizi karşılayan sürprizlerden biri de yatağın üzerine yapılan bu sanat çalışmasıydı 🙂 Yıl dönümümüz olduğu için bu şekilde bir karşılama yapmışlar. Çok tatlıydı bence 🙂

English:“One of the surprises that greeted us in our room was this art work on the bed. I think it was very sweet, for our anniversary :)”

Ve tabi ki bir şişe prosecco yine bizi bekliyordu… Yanında da tropikal meyve tabağı 🙂 Buna çok alıştım, evde de aynı düzeni aradım ama bulamadım 🙂

English:“And of course there was a bottle of prosecco for us … Tropical fruit plate beside it I’m used to it too, I wanted the same arrangement at home but I could not find it :)”

Terasa açılan geniş camlar sayesinde manzaradan içerideyken bile yoksun kalmıyorsunuz.Bu fotoğrafı tam olarak odanın içerisinde yer alan küvetin önünde çekmiştim. Yani teknik olarak küvetteyken de manzara sizinle 🙂

English:“Thanks to the large windows that open out to the terraces, you are not even deprived of being in the view. I took this photo in front of the bathtub in the room. So technically when you are in the bathtub, the view will be with you :)”

Odanın şekli çok kullanışlıydı. Banyo hem yatak odasının içerisinde hem de gizli kapılar sayesinde kapatıp ayrı bir alan haline gelebiliyor. Banyonun içerisinde küvetten ayrıca bir de yağmur duşu vardı.

English:“The room was very handy. The bathroom was inside of the bedroom, but when you can close by the hidden door, it would be a separate area. There was also a rain shower in the bathroom.”

Odanın her yerinde bulunan bu küçük sanat eseri detaylarını pek sevmiştim. Bunun yanı sıra sizin için odaya bırakılmış şemsiye, plaj çantası, parmak arası terlik, yoga matı gibi sizi bekleyen sürprizler olacak. Plaj havlularını plaja inerken hemen köşede yer alan Rock Salt restoranın girişinden alıyorsunuz. Dilerseniz size gök kuşağı renklerinde plaj şemsiyesi bile veriyorlar. Plajda birden fazla gördüğümüz bu tatlı şemsiyeler otel müşterilerine ait 🙂

English:“I loved the details of this little art piece everywhere in the room. However, there will be surprises awaiting you like umbrellas, beach bags, slippers, yoga mats for you in the room. You get beach towels from the entrance to the Rock Salt restaurant, which is just around the corner when you go to the beach. They even give you a beach umbrella iridescent . These sweet umbrellas that we have seen more than once on the beach belong to hotel customers :)”

PLAJ VE HAVUZ / THE BEACH and THE POOL

Krabi’de yer alan adaları hariç tutuyorum, Phuket tatilimiz boyunca gördüğümüz en güzel plajdı Nai Harn plajı… Hem denizin güzelliği, hem kumsalın büyüklüğü, hem de kalabalık olmaması gibi nedenlerden dolayı biz çok sevdik.

English:“I exclude the islands in Krabi, Nai Harn beach which was the most beautiful beach we saw during our vacation in Phuket … We loved it because of the reasons such as the beauty of the sea, the size of the beach and not being crowded.”

Burada da gel git epey oluyor. O nedenle yüzmek için en doğru saatler sabah saatleri. Öğleden sonra gel git etkisiyle dalga başlıyor.

English:“There’s a lot tidal current here too. That’s why the best times to swim are morning hours. Afternoon, You see wave in the sea by the tidal current.” 

Gel git sonucu suyun altındaki kayalar ortaya çıkıyor…

English:“The rocks emerge which are beneath the sea by the tidal current…”

Dalgalar sörf yapacaklar için gayet iyi. Ama yüzme konusunda da biz çok sıkıntı çekmedik. Zaten hava o kadar sıcaktı ki denize girmeden serinlemek mümkün değildi. O nedenle bol bol denize girmeyi tercih ettik.

English:“Waves are good for surfing. But we did not have much trouble swimming. It was already so hot that it was not possible to cool off. That’s why we preferred to swim in the sea.”

Otelin misafirlerine ücretsiz olarak sunduğu bir çok imkan var. Bunlardan biri de Tuk-Tuk servisi. Otele çok yakın bulunan iki küçük koya sizi ücretsiz olarak istediğiniz saatte götürüp istediğiniz saatte alıyor. Biz her ikisine bir den gidemedik ama şnorkel için çok iyi olduğu söylendiği için Ao Sane Beach‘e gittik.

English:“There are many facilities available free of charge to hotel guests. One of these is the Tuk-Tuk service. It takes you for free at any time to two small gulfs, which are very close to the hotel.  But we went to Ao Sane Beach because we heard that it was so good for snorkeling. We could not go both.”

Burada böyle salaş bir mekan var. Dilerseniz bir şeyler yiyip içebilirsiniz. Biz birer bira aldık mesela. Fiyatlar gayet uygundu.Sonra diğer insanların yaptığı gibi sahile kurulduk ve şnorkel yapmak için denize girdik.

English:“There’s a place like this in here. You can eat and drink something. We got a beer. The prices were not expensive. We went to the beach as other people did, then we got our snorkels and swam.”

Biraz kayalık olduğu için girişte zorlandık. Ama gerçekten çok güzel balıklar vardı. Sabah erken saatlerde gitseymişiz su daha durgun olacakmış. Size tavsiyem eğer böyle bir plan yaparsanız sabah erken saatlerde şnorkel yapmaya gidin.

English:“It was a little hard because it was rocky. But there were really beautiful fishes. The water was going to be stagnant if we went in the early hours of the morning. I recommend you to go snorkel early in the morning if you make such a plan.”

Tabi ki tropik adaların olmazsa olmazı palmiye ağacından sarkan bir salıncak 🙂 Bu kumsalda da bunlardan bir iki adet bulabilirsiniz.

English:“Of course there is a swing hanging from the palm tree in tropical islands. ? You can find a couple of these on the beach.”

Otelin havuzuna hiç girmedik ama havuz kenarındaki şezlonglarda takıldık. Şezlongların manzarası çok güzeldi. Bir de havuz başında bar olduğu için istediğiniz her şeyi ayağınıza kadar getiriyorlar.

English:“We never used the hotel pool, but we had a good time on the sun loungers by the pool. The view of the sun loungers was very beautiful. There is a poolside bar, they bring what you want.”

Havuz alanı / Pool Area

YEME & İÇME / DINE AND DRINKING

Otelin Rock Salt adında, plaja yakın bir restoran-barı mevcut. Biz en çok vakti burada geçirdik. Hem yemekleri çok güzeldi hem de manzarası çok iyiydi. Bir de denizden çıkıp bir kokteyl içeyim diyebileceğin yegane yerdi.

English:“The hotel has a restaurant-bar which called Rock Salt near the beach. We spent the most time here. Both the meals were very nice and the view was very good. And it was the only place where you could come out of the sea and have a cocktail.”

Kaldığımız süre boyunca öğlen yemeklerimizi hep burada yedik. Salatasından makarnasına, pizzasından hamburgerine kadar bir çok yemeği denedik. Hepsi gayet başarılıydı. Bir de menüde meze tabağı vardı. Meze tabağında humus, cacık, patlıcan salatası gibi mezeler vardı. Görünce insan bir mutlu oluyor tabi 🙂 Her gün cacık yedim ! 🙂

English:“We had lunch here all the time , we stayed. We tasted a lot of food such as salad, pasta, pizza, hamburger. They were all delicious. There were also appetizers on the menu. There were appetizers such as humus, cucumber, aubergine salad. ? I ate tsatsiki every day! ?”

Rock Salt’ta içtiğimiz tüm kokteyller gerçekten çok iyiydi. Bazen klasiklerden Pina Colada bazen ise barın kendi imza kokteyllerinden deneyimledik. Hepsi bizden geçer not aldı. Özellikle içerisinde passion fruit olan tüm kokteylleri tavsiye ediyorum 🙂

English:“All the cocktails we had in Rock Salt were really good. Sometimes we tasted classical Pina Colada and sometimes the bar’s own cocktails. We all like it. I especially recommend all cocktails which have passion fruit. “

Sabah kahvaltıları otelin Cosmo Restaurant adındaki restoranında veriliyordu. Sanırım bu gezimizdeki en iyi kahvaltıyı burada deneyimledik. Hem çeşit inanılmaz fazlaydı hem de her şey çok tazeydi. Gluten free’sinden, hamur işine, vejetaryeninden sporcu kahvaltısına kadar her çeşidi bulmak mümkün.

English:“Breakfast in the morning was served at the restaurant of the hotel called Cosmo Restaurant. I guess we ate here the best breakfast on this trip. There were lots of breakfast types and everything was very fresh. You can find gluten free, pastry, vegetarian and breakfast for athletes here.”

Her sabah şu manzaraya karşı önce zencefil çayımı içtim, sonra çok sıkı bir kahvaltı ettim. Ardından da denize… Ah hayat 🙂

English:“Every morning I was drinking a ginger tea opposite the view, then I had a very good breakfast. Then i was going to swim in the sea … life ?”

Otelin bir de Reflections adında harika bir roof-top barı, bir de bu barın içerisinde Phuket’in ilk Sushi&Sashimi barı Hansha  yer alıyor.

English:“The hotel also has a wonderful roof-top bar called Reflections and also Hansha which the first Sushi & Sashimi bar in Phuket.”

Burada özellikle kalabalık gruplar için ideal olan localar çok keyifli… Otururken hem havuzun içerisindesin hem de denize sıfır bir mesafede görünüyorsun. Akşamları hava müsaitse, bu alanda ateş de yakıyorlar. Bizim burada takılmaya hiç vaktimiz olmadı ama terastan gördüğüm kadarıyla özellikle ateş yakıldığında herkes çok eğleniyordu.

Biz The Nai Harn’ı gerçekten çok sevdik. Herkese tavsiye ederiz!

Phuket & Krabi gezimizin fotoğraflarına @kucukmartha ve @baranseldogan instagram hesaplarından ve #kucukmarthathailand hashtaginden ulaşabilirsiniz!

English:“There are beautiful loges especially for big groups … If the weather is good in the evening, they also make a fire on this area. We could not spend time here, but as far as i saw from the terrace, everyone was so enjoying especially when it was the made a fire.

We really liked The Nai Harn. We recommend everyone!

You can find the photos of our Phuket & Krabi vacation from @kucukmartha and @baranseldogan instagram accounts and #kucukmarthathailand hashtag!”

Sevgiler/Best

Özüm&Baransel

GEZİ NOTLARI SEYAHAT

PHUKET’TE NEREDE KALALIM / WHERE TO STAY IN PHUKET? – THE VIJITT RESORT

Phuket gezimizin ikinci durağı Rawai bölgesinde yer alan The Vijitt Hotel‘di. Rawai bölgesi Phuket’in en ucunda yer alan bölgeye verilen isim. Planımız, bu otelde kalırken Old Town, Panwa ve Kata bölgelerini gezip bitirmekti. Bu oteli tercih etme nedenlerimizin başlıcaları ise, bütçe dostu bir otel olması, mimarisinin Tayland mimarisine sahip olması ve otelin sağladığı ulaşım gibi bazı olanaklardı. Nitekim otele giriş yaptığımız andan itibaren beklentimizin epey üzerinde bir konforla karşılaştık.

English: “The second stop of our Phuket sightseeing tour was The Vijitt Hotel that situated in Rawai. Rawai region is the name given to the region where situated in most tip of Phuket. Our plan was to visit the Old Town, Panwa and Kata areas, while staying in this hotel. The main reasons for choosing this hotel are that it was a budget-friendly hotel, has Thai architecture and  were some possibilities like transportation provided by the hotel. As a matter of fact, from the moment we entered the hotel, we met with much comfort over our expectation.”

 

Odaların her biri birbirinden ayrı villalar şeklinde tasarlanmış. Otelin peysajı ise gerçekten muhteşem. Hayatımda gördüğüm en uzun palmiye ağaçlarını sanırım burada gördüm.Onun dışında çoğu bitkinin altında ne olduğu ve nereden geldiği yazıyor. Adeta bir botanik bahçede gezer gibisiniz.

English:“Each room is designed as separate villas. The hotel’s landscaping is truly spectacular. I think I saw here the longest palm trees I’ve ever seen in my life. Also, under many plants, writing as a information what it is and where it comes from. It’s like you’re walking in a botanical garden.”

Otelin içerisinde ulaşımı yine minik golf arabaları ile sağlayabiliyorsunuz. Aslında mesafeler yürüme mesafesinde ama sıcak bastırdığında yürümek bazen zorlaşabiliyor. O nedenle biz epey kullandık bu arabaları.

English:“Within the hotel you can also get transportation with tiny golf carts. In fact, it is sometimes difficult to walk because of hot weather even though the distance is within walking distance. That’s why we used these golf carts.”

ODAMIZ – OUR ROOM; DELUXE POOL VILLA

Bali gezimizde kaldığımız odaların her birinin havuzlu villa şeklinde olması bize çok büyük bir keyif vermişti. Daha fazla mahremiyet ve kolaylık sağlıyor. O nedenle buradaki odamızı da bu şekilde seçmiştik. Odamız çok ferah ve kullanışlıydı. Yatağımızın hemen önünde açılan teras havuza çıkıyordu. Cibinlikli yatak ise her zaman bana sempatik gelen bir şey olmuştur 🙂

Bu otelde de size her gün bir meyve tabağı ikram ediliyor, aynı zamanda su ve çay da ücretsiz. Ancak minibar ücretli!

English:“It was a great pleasure for us that each of the rooms we stayed in Bali was in the form of a pool villa. It provides more privacy and convenience. That’s why we chose our room in this way here. Our room was very spacious and useful. Canopy bed has always been a sympathetic for me.

This hotel also offers you a plate of fruit every day, as well as free water and tea. But the minibar is toll!”

Odamızın en güzel kısımlarından biri de terasa açılan bu küveti idi. Hemen yanında ise bambularla çevrili bir alanda bulunan açık alan duşu yer alıyordu. Havuzdan çıkıp bu duşu rahatlıkla dışarıdan da kullanabiliyorsunuz.

Otel odalarının birbiriyle bağlantısı olmamasının en güzel kısımlarından biri de sessizlik ve sakinliği idi. Kimse kimseyi görmüyor ve duymuyor. Terasta bir öğlen uykusu çekeyim derseniz etrafta çıt yok. Bu gerçekten güzel bir hissiyat! Sanırım o nedenle biz en çok bu otelde vakit geçirip bu otelde dinlendiğimizi hissettik.

English:“One of the most beautiful parts of our room was this bathtub that opened to terrace. Right next to it there was an shower in the open-air an area surrounded by bamboo.  You can also use this shower from the outside when you get out of the pool.

One of the best parts of the hotel rooms not being connected was silence and calmness. Nobody sees or hears anybody. If you want to take a nap on terrace, there’s no sound around. It’s a really nice feeling! I think, that’s why we spent the most time in this hotel and we felt that rested at this hotel.”

HAVUZ ALANI – POOL AREA

Planladığımızın aksine burada kalırken çok fazla dışarı çıkma isteğimiz olmadı. Çünkü hem hava çok sıcaktı hem de otelin havuz alanı çok davetkardı. Upuzun palmiyelerle çevrili kocaman bir havuz alanı vardı. Serinlemek için ideal! Hemen yanında bulunan restorandan da istediğin gibi yemeğini söyleyebiliyorsun. Ben durmadan soğuk hindistan cevizi suyu içtim 🙂 Tependeki ağaçtan kesiyor, soğutucu da soğutuyor sonra kafasını kesip içine pipet takıp sana veriyor. Gerçekten çok organik 🙂 🙂

English:“Contrary to what we planned, we did not want to go out too much while we were here. Because the weather was very hot and we preferred the hotel’s pool area. There was a huge pool area surrounded by palm trees. Ideal for cooling! You can also order your meal at the restaurant right next door. I always drunk cold coconut water . 🙂 They cut from the tree, cool it, then cut the head and put the pipette into and serve it you. Really very organic :)”

Şezlong alanı oldukça fazla, ama biz en arkadaki loca kısımlarında yatmayı tercih ettik. Burası için ayrıca bir ücret falan ödemiyorsun, boş bulduğunda kapıyorsun 🙂

English:“The sunbed area is pretty big, but we prefer to sleep in the back part, of the loge. You do not pay a fee for this, you get it when you find it empty.”

YEME & İÇME – DINING AREAS

Otelde en çok The Beach Bar‘ı deneyimledik. Happy Hour zamanı canlı müzik de yapılan barın kokteyllerini çok beğendik.

English:“We tried mostly drinks at The Beach Bar in the hotel… We liked the cocktails of the bar, which is also happy hour live music.”

Otelde havuzun yanında hem kahvaltı servisinin verildiği hem de gün boyu yemek yiyebileceğiniz The Savoury adında bir restoran yer alıyor. Biz genellikle burada atıştırmalıklar deneyimledik. Her damak zevkine hitap edebilecek çeşitte yemek bulabilirsiniz.

Bunun yanı sıra çok güzel bir bahçe içerisinde konumlanmış ve Thai mutfağından seçme lezzetlerin sunulduğu Baan Vijitt‘te romantik bir akşam yemeği yiyebilirsiniz. Ortamı gerçekten çok güzel. Önünde küçük bir gölet, etrafında palmiyeler ve deniz manzarası yer alıyor.

English:“The hotel has a restaurant called The Savory, where you can have breakfast and dinner or lunch all day. We usually ate snacks here. You can find food for every palate taste.

 In addition, you can have a romantic dinner at Baan Vijitt, which is located in a very beautiful garden and serves of Thai cuisine. The atmosphere is really beautiful. There is a small pond in front, palm trees and a sea view.”

DENİZ VE KUMSAL – SEA AND BEACH

Otelin konumu denize sıfır ve tam olarak Coral Island‘ın karşısında yer alıyor. Ancak bizim gittiğimiz dönemde gel-git gerçekten çok yoğun yaşanıyordu. Denize girmek için en uygun saat aralığı sabah saatlerinden öğlen 12:00 ye kadardı. Sonrasında sular yavaş yavaş çekiliyor.

English:“The location of the hotel is seaside and is exactly opposite Coral Island. However, during the time we went, the tide was really intense. The best time to get into the sea was from morning untill at noon. After that, the water is slowly withdrawn.”

Öğleden sonra sular metrelerce çekildiğinde görüntü bu şekilde oluyor. İleride yüzen teknelerin ucuna kadar yürüyebiliyorsunuz. Ancak kum balçık gibi olduğundan ve binlerce deniz böceği etrafta koşturduğundan deniz ayakkabısı ile yürümekte fayda var.

English:“This is how it looks when the water is pulled up by meters after lunch. You can walk to till the tip of the floating boats which is on distant. However, because thousands of sea beetles are running around, it is useful to walk with sea shoes.”

Tüm gün Coral Island’a giden tekneler otelin önünden bu şekilde geçiyor 🙂 Sanki yürüseniz adaya varacakmışsınız gibi bir his oluyor. Otelin havuz alanının büyüklüğü ve güzelliği de bu gel-git olayı yüzünden çok kıymetli. Burada kaldığımız süre boyunca hiç denize girmedik. Açıkçası çok büyük bir ihtiyaç da duymadık.

English:“The boat that goes to Coral Island all day passes this way in front of the hotel ? It makes feel like you are going to arrive to the island. The size and beauty of the hotel’s pool area is very valuable because of this tide. We’ve never been get in the sea for the time we’ve been here. Obviously we did not need it.”

AKTİVİTELER – ACTIVITIES

Otelin en sevdiğim özelliklerinden biri de, bir çok aktiviteyi ücretsiz sağlıyor olmasıydı. Yemek kursundan, yogaya kadar, Patong ve Old Town gibi iki önemli merkezer ücretsiz servisinin olmasından, her gün havuz kenarında sunduğu canlı müziğe kadar her şey çok mantıklı ve güzeldi. Dilerseniz ücretli olarak da katılabileceğiniz bir çok aktivite mevcut. Örneğin Coral Island turu gibi.Biz Coral Island’a gitmeye çok niyetlendik ve çok güzel olduğunu da duyduk, ancak koşturmaktansa dinlenmeyi tercih ettik. Özellikle şnorkel ve dalış için güzel olduğuna dair çok yazı okumuştum. Aklınızda olsun!

English:“One of the hotel’s favorite features was that it provided many activities free of charge. Everything was very beautiful, such as with free service to Patong and Old Town which are two important centers , cooking course, yoga and live music by the pool every day. There are many activities that you also can attend by paid. For example, like Coral Island tour. We really wanted to go to Coral Island. We also heard that it was very beautiful, but we preferred to rest. I have read a lot of articles especially about snorkeling and diving. Keep in mind!”

Phuket & Krabi gezimizin fotoğraflarına @kucukmartha ve @baranseldogan instagram hesaplarından ve #kucukmarthathailand hashtaginden ulaşabilirsiniz!

English:“You can find photos of our Phuket & Krabi journey on our @kucukmartha and @baranseldogan instagram accounts and #kucukmarthathailand hashtag!”

Sevgiler / Best

Özüm & Baransel

 

GEZİ NOTLARI SEYAHAT

PHUKET’TE NEREDE KALALIM? / WHERE TO STAY IN PHUKET? – THE SURIN PHUKET HOTEL

Seyahatimiz boyunca en çok aldığımız sorulardan biri de kaldığımız otellerle ilgiliydi. Memnun kaldık mı? Otelin konumu iyi miydi? Denize yakın mıydı? gibi gelen onlarca soruya yanıt olması açısından  Phuket gezisi boyunca hangi otellerde konakladığımızı ayrı bir yazıda size anlatmak istedim.

English: “One of the questions we received the most during our travels was about the hotels we stayed at. Pleased? Was the hotel location good? Was it near the sea? I would like to tell you which hotels we stayed in during our Phuket trip in terms of having answers to a number of questions.”

Uzak doğu tatillerimizden edindiğimiz tecrübeye dayanarak şunu söyleyebilirim ki, oteliniz çok önemli. Avrupa tatillerindeki gibi 2 yıldızlı bir otelde kalayım, nasıl olsa odaya yatmadan yatmaya giderim  kafası bu taraflarda biraz daha zor. Her şeyin başında hem doğa ile fazlasıyla iç içesiniz hem de alışkın olmadığınız hijyen koşullarına maruz kalabilirsiniz. Bir de şu detay var ki, Uzak Doğu’daki otelcilik kültürü Avrupa’dakinden çok farklı. Gerek hizmet kalitesinin yüksekliği, gerekse mimarisinin farklılığı bence zaten sizi etkileyecek! Tüm bunların yanında bütçe dostu olup yine de çok güzel bir otel bulma şansınız bir çok yere göre daha yüksek. Biz otelleri seçerken öncelikli olarak konumlarına baktık. Phuket oldukça büyük bir ada ve mesafeler birbirinden uzak. O nedenle her yeri yorulmadan gezebilmek için 3 farklı bölgede kalıp, o bölgelerden diğer yakın bölgeleri gezerek tüm Phuket’i tamamlamış olduk. Bunun için ilk durağımız Surin bölgesi, ikinci durağımız Rawai bölgesi, üçüncü durağımız ise Nai Harn bölgesi oldu.

English:“Based on experience from our Far East holidays, I can say that your hotel is very important. I would stay at  2 star hotel like in European accomodations, I go to the hotel to sleep in Europe, but it is more difficult here.  You may be exposed to hygiene conditions that you are not familiar with in Phuket. And the details are that the hotel culture in the Far East is very different from Europe. The height of the quality  of service and the difference in architecture are will already impress you! In addition to all these, you still have a better chance of finding a very nice hotel. When we chose the hotels, we looked first at their location. Phuket is a pretty big island and the distances are far from each other. For that reason, we had to stay in 3 different regions to travel all around without getting tired, and seen all of Phuket by visiting other nearby areas. So, our first stop was Surin region, our second stop was Rawai, and our third stop was Nai Harn.”

THE SURIN PHUKET HOTEL

Gezimizin ilk 3 gününü geçirdiğimiz The Surin Phuket‘i tercih etmemdeki en büyük nedenlerden biri kendine ait harika bir plajı olması, lokasyonu ve odalarının tasarımı idi. Havalimanından yarım saatte vardığımız otelimizde, sabah henüz saat 05:00 olduğu ve odamız henüz hazır olmadığı için geçici bir odaya alındık ve burada dinlenme imkanı bulduk.

English:“One of the biggest reasons, I chose The Surin Phuket Hotel which we spent the first 3 days of our trip, was its location, the wonderful beach of its own  and the design of its rooms. We arrived in the hotel half an hour from the airport, it was 05:00 in the morning and our room was not ready yet, so we were taken in a temporary room and we had a chance to relax here.”

Şansımıza Phuket bizi yağmurla karşılamıştı ama inanın umurumuzda olmadı… Otelin lobisinde yer alan bu zambaklara her yağmur tanesi düştüğünde yüzümde ayrı bir tebessüm belirdi. Hatta bir ara bir daha nereden bulacağız muson yağmurunu deyip biz de ıslanmak için attık kendimizi dışarı. Zaten ıslandığınız gibi kurumaya başlıyorsunuz. Hava da aynı oranda sıcak 🙂

English:“Phuket greeted us with rain but it did not matter … It was a smile on my face when it rained on the lilies in the hotel lobby. we even leaped out to get wet. Cause we said how to find monsoon again. You’re already drying as you are already wet. The weather is also hot :)”

 

Tayland’daki oteller bu mevsim yağışlarına çok alışkın ve otel sistemlerini buna göre kurmuşlar. O nedenle mutlaka otelin her yerinde ve odalarda şemsiye bulabiliyorsunuz. Aynı zamanda otel içerisindeki ulaşımın sağlanabildiği golf arabaları sayesinde de dilerseniz yağmurdan korunarak odanıza gidebilirsiniz.

English:“The hotels in Thailand are very accustomed to the rains of these seasons and accordingly set up hotel systems. That’s why you can always find umbrellas all over the hotel and in the rooms. At the same time you can go to your room in the hotel by the golf carts , if you want protecting the rain from.”

The Surin Phuket, Phuket’in en büyük ve en güzel plajlarından biri olan Surin Beach’e, Phuket’în yeni gözde bölgelerinden biri olan Kemaala bölgesine ve Phuket’in kalbi olarak bilinen Patong bölgesine oldukça yakındı. Bu nedenle hem kendi ayrı plajı olan, hem de bir çok bölgeyi kısa zaman içerisinde gezebileceğimiz bir lokasyona sahip olması gerçekten çok iyiydi.

English:“The Surin Phuket is very close to Surin Beach, one of the largest and most beautiful beaches in Phuket, the Kemaala region, one of the new favorite areas of Phuket, and Patong, the heart of Phuket. For this reason, it was really good to have a location that has its own seaside beach and as well as a lot of places to visit in a short time.”

Otele girer girmez mimarisine bayılmıştım! Her biri birbirinden bağımsız, bir ormanın içerisinde yer alan küçük villalardan oluşuyor. Odaların mimarisi uzak doğu ile Amerikan tarzının karışımı gibiydi. Sanki Malibu sahilinde bir yazlık eviniz varmış gibi hissediyorsunuz. Etrafınızda onlarca çeşit, belki de hayatınızda ilk defa göreceğiniz türden bitki ve tabi ki upuzun palmiye ağaçları…

English:” When I entered the hotel, I loved the architecture! Each of them consists of small villas that are independent of each other and located in a forest. The architecture of the rooms was like a mixture of Far East and American style. You feel like you have a cottage on the shore of Malibu. There are dozens of species around you, perhaps the kind of plant you’ll see for the first time in your life, and of course very long palm trees …”

Otelin,  sabahları deniz manzarasına karşılık kahvaltı edebileceğiniz Lomtalay adında bir restoranı bulunuyor. Akşam yemeği için ise havuz kenarına kurulan masalarda yemek yiyebileceğiniz Sunset Restaurant bulunuyor ve mönüsü ağırlıklı olarak Thai yemekleri içeriyor. Burada yediğimiz kalamar gerçekten çok güzeldi! Aynı zamanda tüm gün odanıza yemek siparişi verebilirsiniz. Pizza, hamburger, salata ve makarna gibi batı mutfağından da yiyecekler bu restoranın mönüsünde bulabilirsiniz. Diğer bir opsiyonunuz ise, Beach Restaurant! Havalar güzel olduğunda sahile kurulan masalarda, hava bozukken de deniz kenarındaki terasa kurulan masalarında günlük taze deniz mahsullerini barbekü olarak deneyimleyebilirsiniz.

English:“The hotel has a restaurant called Lomtalay, where you can have breakfast with the sea view. For the dinner there is Sunset Restaurant which you can enjoy your meal on the tables by the pool and its menu mainly includes Thai dishes. The calamari we ate here was really beautiful! At the same time you can order food all day dining. You can find food from the western cuisine such as pizza, hamburger, salad and pasta in the menu of this restaurant. Another option is the Beach Restaurant! When the weather is beautiful, you can eat fresh seafood every day in the beach, while in bad weather you can eat in terraced by the sea.”

Gelelim en sevdiğimiz kısma! Otelin harika bir sahil barı vardı! Gerçekten film karesi gibi duruyordu uzaktan baktığınızda… Burada her akşam happy hour saatlerinde kokteyller ve belirli içecekler %50 indirimli oluyor. Favori kokteyllerimiz Pina Colada ve Passion Fruit martini idi… Gerçekten hayatımızda içtiğimiz en güzel kokteyller listesine girebilir! Kesinlikle tavsiye ediyoruz…

English:“Our favorite part, the hotel had a great beach bar! It really looked like a movie square when you look at it from a distance … Cocktails and some beverages are 50% off at happy hour hours here every evening. Our favorite cocktails were Pina Colada and Passion Fruit martini … One of the best cocktails we’ve ever had in our lives! We definitely recommend … 

ODAMIZ – OUR ROOM; BEACH SUITE

Odamız sahil kenarında yer alan ve “Beach Suite” diye geçen odalardan biriydi. Bence tek kelime ile mükemmeldi. O kadar ince detaylar vardı ki… Kendinizi gerçekten özel hissediyorsunuz.

English:“Our room was one of the rooms at the beach side called “Beach Suite”. I think it was absolutely perfect. It had such beautiful details … You really feel special.”

Odamıza bırakılan bu hasır çanta,  şapkalar, şemsiyeler, ipek sabahlıklar ve orkide dolu küvet yetmiyormuş gibi bir de mini barda yer alan yiyecek ve içeceklerin, şarap hariç, oda fiyatına dahil olduğunu öğrendik. Gerçekten çok takdir ettik. Minibar olayı her zaman sorguladığımız bir şey olmuştur. Dünyanın parasını verip bir odada kalıyorsan minibardaki belirli şeyleri, en azından kolayı ve birayı ücretsiz vermelisin. Zaten adetli koyuyorsun ve gün sayısı belli. Ne gibi bir kaybın olabilir ki? Ama The Surin Phuket gibi vizyon sahibi otellerde sana bu küçük detayları sağlayarak gerçek anlamda kazanç sağlandığını düşünüyorum.

Her gün odaya ayrıca tropik meyvelerden oluşan bir tabak ve yanına da bu tropik meyveleri tanıtan bir kart bırakıyorlardı. Böylece her gün ne yediğimizi görüp öğreniyorduk.

English:“These wicker bags, hats, umbrellas, silk gowns had left our room and orchid filled tub … We also learned that the food and drinks in the mini-bar are included in the price of the room, excluding wine. We really appreciated it. If you are making a payment and staying in a room, you should give some things in the minibar, at least easy and free of charge. What do you lose? But in hotels like The Surin Phuket, they have benefits by providing these little details.

Each day they also left a card introducing the tropical fruits and the tropical fruits next to it. So we saw and learnt what we ate every day.”

Bu yetmezmiş gibi, bir de Phuket’in meşhur rum imalathanesi Chalong Bay‘a ait bir set bırakıp bize kendi kokteylimizi yaratma imkanı sundular. Üzerinde “Party starts here” yazan bir plaka ve yanına da passion fruit koymuşlardı. (Phuket’te öğrendiğimiz ve Chalong Bay ile yapılan kokteyl videomuzu ise yakında yayınlayacağız.)

English:“They also left a set of Chalong Bay, the famous rum production in Phuket. They gave us the opportunity to create our own cocktail. They put a plate with “Party starts here” on it and a passion fruit next to it. (We will be publishing a cocktail video with Chalong Bay in Phuket soon.)”

Chalong Bay, alkol oranı gerçekten yüksek bir rom. Bize tarif edilen şekilde kokteylimize eklediğimiz halde ilk içişte oldukça sert geldi, ancak sonra buzlar erimeye başlayınca ve passion fruit tadıyla karışınca gerçekten inanılmaz lezzetli bir kokteyl oldu. O kadar sevdik ki evimize de aldık!

English:“Chalong Bay is a really high-alcohol rum. When we added to our cocktail as described to us, it was very tough at first, but then it was an incredibly delicious cocktail when the ice started to melt and passion fruit mingled. We loved it so much we took it home!”

Her şey bir yana, odamızın sağladığı bu teras ve deniz manzarası bir yana… Şansımıza ilk iki günümüzde muson fırtınasına yakalandık. Ama öyle bir şey ki, tüm gün yağıyor, ama gün batımı saatinde adeta güneş bulutların üzerinden parçalanarak gök yüzünde bir sanat yapıyordu. Ben hayatımda bu kadar garip bir hava görmedim 🙂 “Güzel günler göreceğiz, güneşli günler” sözünün hayata geçmiş hali gibi! Hava zaten sıcak olduğu için biz de sahil evimizin ve terasımızın sonuna kadar tadını çıkarttık! Gerçekten çok büyük bir lüks ve konfor sağlıyor size! Yataktan kafanızı kaldırmanıza gerek kalmadan okyanusu görüyorsunuz… ve bir de şu iki palmiyeyi 🙂 Kaldığımız süre boyunca “ikimiz bir palmiyenin, coconut veren dallarıyız” diye diye aşk yaşadım kendisiyle 🙂

İkinci gün kopan fırtınanın ardından tüm günü otelde geçirip hem dinlendik hem güzel vakit geçirdik. Ortam o kadar güzeldi ki zaten Surin’den dışarı çıkmak istemedik.

English:“All in all, our terrace and sea view are wonderful … Monsoon storm broke out in our first days. But something like that, it’s raining all day, but at sunset time it’s almost sun-shattering over the clouds, doing art in the sky. I have never seen such a strange weather in my life.  As in the our traditional song “we will see beautiful days and beautiful sunny days!”. Because the weather was hot, we also enjoyed our seaside house and our terrace! It really gives you a great deal of luxury and comfort! You see the ocean before you need to get out of bed … and also these two palms…

On the second day, we spent the whole day at the hotel after the storm that broke out. We had a nice time and relaxed. The atmosphere was so beautiful that we did not want to go out of Surin anyway.”

Sahildeki palmiye ağaçlarından sarkan salıncakta, rüzgara karşı çocuklar gibi eğlendik…

English:“On the swing hanging from the palm trees on the beach, we had fun like the children …”

 

Buralarda fırtına çıkınca karaya hindistan cevizleri vuruyor…

English:“You can see coconuts on the land when the storm broke out around here …”

Benim gözümden…

English:“From his eye …”

Onun gözünden…

English:“From my eye …”

Buradan bakınca bile doğa ana karşısında ne kadar küçüğüz değil mi?

English:“How small we are in front of nature, are not we?”

Sonra o fırtına yerini yavaş yavaş bu renklere bıraktı… İnanılmaz bir gökyüzü şovuna şahitlik ettik…

English:“Then the storm slowly left its to these colors … We witnessed an incredible sky show …”

Biz de bu anın tadını otelin sahil barında,  happy hour olduğu için %50 indirimle aldığımız o harika kokteylleriyle eşlik ettik 🙂

English:“We enjoyed  and got those wonderful cocktails with a 50% discount for the happy hour at the beach bar in the hotel.”

Gördüğümüz tüm güzelliklere ve The Surin Phuket otel yönetimine en zor hava koşullarında bile tatilimizi harika geçirmemiz için ellerinden geleni yaptıkları için sonsuz teşekkürler!

Phuket & Krabi gezimizin fotoğraflarına @kucukmartha ve @baranseldogan instagram hesaplarından veya #kucukmarthathailand hashtaginden ulaşabilirsiniz!

English:Thanks to all the beauty that we have seen and The Surin Phuket Hotel for their hospitality so that we had a wonderful holiday even in the most difficult weather conditions!

You can find photos of Phuket & Krabi on our @kucukmartha and @baranseldogan instagram accounts or #kucukmarthathailand hashtag!"

Sevgiler / Best

Özüm & Baransel

GEZİ NOTLARI SEYAHAT

PHUKET & KRABI GEZISI; ÇOK SORULAN SORULAR

Rüya mıydı gerçek miydi? İşte bütün mesele bu! O nedenle ilk olarak, Phuket & Krabi gezisi boyunca aldığımız onlarca soruya cevap vermek adına genel bir yazı yazmak istedim. Planlama yapmadan önce bu yazının meraklılarına ışık tutacağına eminim! O nedenle temelde merak edilen tüm konuları burada bulabilirsiniz.

1.Phuket’e Nasıl Gittik?

Her şey, geçtiğimiz kış Türk Hava Yolları‘nın Phuket’e İstanbul’dan direkt uçuşa başlayacağını duyurması ile başladı. Direkt olarak uçma fikri bize çok cazip geldi çünkü toplamda 9,5 saat gidiş, 10 saat ise dönüş yolculuğunun ardından gideceğiniz yere varıyorsunuz. Daha az yorgunluk olmasının yanında en büyük avantajı zaman kaybı olmaması. Çünkü zaten sınırlı bir zaman için bir plan yapıyorsunuz ve her saat sizin için kıymetli oluyor. O nedenle Phuket’e direkt uçuş fikri bize çok mantıklı geldi.

THY Phuket’e ilk uçuşunu Temmuz ayında yapacaktı ama bilet satışını Şubat ayında başlatmıştı. Ekonomi sınıfı bilet fiyatları çok uzun bir süre kişi başı gidiş-dönüş 2.000TL civarındaydı. Bu fırsatı kaçırmak istemedik ve biletleri kıştan aldık. Böylelikle ödemesini de erkenden yapmaya başlayarak tatil bütçemizin yükünü hafifletmiş olduk.

Ardından ikinci bir kampanya ile Türk Hava Yolları bizi bir kez daha sevindirdi. Phuket uçuşlarındaki ekonomi sınıfı bilet sahiplerine %50 mil indirimi imkanı ile Business sınıfa upgrade etme olanağı tanıdı. Normalde kişi başı 90.000 mile yapacağınız Business upgrade’i size 45.000 mile sunuyorlardı. Bunu da ilk görenlerden biriydim sanırım ve bu benim şansıma oldu.  Daha konforlu bir uçuş olması için hemen biletlerimizi upgrade ettik. Böyle kampanyaları takip etmek çok önemli. Mail kutunuza düşen ve normalde görmezden geldiğiniz bu maillere mutlaka bakın 🙂

26 Ağustos Cumartesi günü 14:30’da İstanbul’dan kalkan uçağımız 27 Ağustos sabahı 04:00’te Phuket’e indi. Sorunsuz şekilde geçirdiğimiz yolculuğumuzun ardından gün kaybetmeden tatilimize başladık.

2.Tayland’a Vize Var mı? 

Tayland’a seyahat etmeden önce Türkiye’den başvurup bir vize almanız gerekmiyor.  Tayland vizesi havalimanından veya karadan girerken sınır kapılarından alınabiliyor. Uluslararası havalimanı girişlerinde 30 günlük, karadan girişlerde ise 15 günlük vize veriliyor. Endonezya gibi bazı ülkelerde kapıdan aldığınız vize için para ödemeniz gerekiyor ama burada böyle bir durum da söz konusu değil. Uçakta size kısa bir form dağıtılıyor ve bu forma nerede kalacağınızı, pasaport bilginizi ve hangi günler arasında kalacağınızı yazıyorsunuz. Bir sayfasını ülkeye girişteki pasaport memuru alıyor, diğer sayfasını ise Phuket’ten çıkarken pasaportunuza bakacak memur alıyor. Dolayısıyla bu formu asla kaybetmeyin!  Phuket Havalimanı’nda yer alan görevliler oldukça katı ve işlemleri elle yaptıkları için her bir kişinin işlemi biraz uzun sürüyor. Herkese mutlaka otel rezervasyonunu gösteren bir belge sordular. Biz telefondan mailimizdeki rezervasyonumuzu gösterdik. Kimileri elinde basıp getirdiği evrakı gösterdi. Telefonunuzun o anda çalışmama ihtimaline karşılık siz basıp yanınıza mutlaka alın derim.

3.Paramızı Nerede & Nasıl Bozdurduk? 

Tayland’ın yerel parası Baht (TBH) ve Türk parasına çevirirken bir sıfır atıp yaklaşık olarak ne ettiğini hesaplayabiliyorsunuz. Örneğin 100TBH = 10TL gibi. Tabi ki küsüratlarıyla bir tık fazlası ediyor ama kafa karışıklığını önlemek içi bu yöntemi kullanabilirsiniz. Biz yanımızda sadece Amerikan Doları götürdük. Zaten çoğu yer Euro’yu çevirmek istemiyor. O nedenle en garantisi Amerikan Doları ile gitmek.

İlk olarak havalimanından çıkarken paraya ihtiyacımız olacağı için, pasaporttan geçtikten sonra karşımıza çıkan ilk ofiste 100USD bozdurduk ve karşılığında tam 31.800TBH yani 318TL aldık. Dolar biz giderken 3,53TL seviyesindeydi. Aradaki kaybımızı siz hesaplayın…

Ancak işin acı kısmı Phuket’teki gezimiz boyunca kendini daha net hissettirdi. Her semtte ve otelde kur farklıydı ve biz başlangıçta büyük bir para bozdurmadığımız için her seferinde yeniden farklı kurlarda dolar bozdurmak zorunda kaldık. Çünkü bu kadar çok para harcanacağını tahmin etmiyorduk! Peki o paralar neye mi gitti? Bu da başka bir sorunun cevabı olarak aşağıda sizi bekliyor!

Hatırladığımız kadarıyla en yüksek kuru Patong’da bir ofisten 33,10, bir de Rawai’den 32,10 şeklinde bozdurduk. Onun dışında 30,80 ile en düşük aldığımız kur Krabi’deydi. Ortalamaya vurduğunuzda havalimanındaki döviz bozdurma ofisinden başta yüksek bir meblağ bozdurmadığımıza epey pişman olduk. Bu da aklınızda olsun!

4.Phuket Havalimanı’ndan Gideceğimiz Yere Ulaşımı Nasıl Sağladık? 

Aslında işin çetrefilli kısımlarından biri buydu. Phuket’e gitmeden önce kalacağımız otelden transfer sorduğumda karşılaştığım faiş taksi ücreti beni şaşırtmıştı. 2 kişilik ve tek yön şeklinde hesaplanan bir araç için benden 1.300TBH yani 130TL istemişlerdi. Gideceğimiz yerin yarım saat mesafede olduğunu ve Tayland’ın ucuz! olduğunu düşünen ben için bu fiyat saçmalıktı! Biz kendimiz pazarlık usulü havalimanında nasıl olsa hallederiz diye düşündüm. Nitekim havalimanından çıktık ve kapıda bekleyen taksilere sormaya başladık. 2.000TBH isteyen de oldu 1.000TBH isteyen de. Pazarlık konusuna ise çok yanaşmadıklarını ve adeta karınları tok tüccar ayağı yaptıklarının altını da çizmem gerekli. Velhasıl kelam bir tanesiyle 700TBH’ye anlaştık.

Özel taksiye binmezseniz alternatif olarak TaxiBus dedikleri 20 kişilik minibüslere daha uygun fiyata binebilirsiniz. Dolmuş mantığıyla yolcuları sırayla gidecekleri yere bırakıyor. Yarım saatlik yolun bu şekilde daha da fazla uzayacağını düşünerek ve bir an önce kendimizi otele atmak istediğimiz için biz taksiye bindik.

5.Genel Olarak Phuket İçerisinde Ulaşım Nasıldı?

Phuket’te metro ya da bunun gibi gelişmiş bir toplu taşıma ağı maalesef yok. %90 oranında taksi ve Tuk-Tuk denilen motorlar kullanılıyor. Trafik ise bizim tersimize sağ şeritten akıyor. Yani İngiliz trafik sistemi mevcut. Ancak araba ya da motor kiralamak isterseniz ehliyetinize bakmıyorlar bile. Eğer ki sağ taraftan araç kullanırım derseniz, daha önce deneyiminiz varsa araba da kiralayabilirsiniz. Araç ve motor kiralamak oldukça ucuz. Örneğin motor kiralamanın günlüğü 20-40TL arası değişiyor. Araçların ise günlüğü 70-100TL civarında. Benzinin litresi 4TBH yani 4TL civarı. Çoğu zaman benzin istasyonu yerine, yolda “Gasoline” yazısını gördüğünüz derme çatma yerlerden benzin alıyorsunuz.

Gelelim yaşadığımız en acı deneyime 🙂 Paramızın çoğunu taksiye vermiş olmamız gerçeği hala içimde bir yaradır! Phuket büyük bir ada ve mesafeler birbirinden uzak. Bunda trafiğin de etkisi var. Bizim rotamızda adanın tamamını gezip 3 farklı bölgesinde kalmak da olduğu için ulaşım konusu bizi biraz zorladı. Araç kiralamaya hem çılgın trafikleri hem de sağ taraf mevzusu yüzünden cesaret edemedik. Yola çıkayım elimi sallayayım taksi çevireyim hikayesi de Patong ve Kata gibi çok merkezi yerlerde değilseniz zor. Eli mahkum otelden sizin için taksi çağırmasını istiyorsunuz. Bu da otelin taksi ücretine komisyon eklemesi demek oluyor. Yani otelden taksiye binip gideceğimiz yere 500TBH öderken, dönüşte aynı mesafe için yoldan bulduğumuz taksiye 300TBH ödediğimiz zamanlar oldu.

Eskiden Tuk-Tuk ve taksiler arasında ciddi ücret farkı olurdu ve tabi ki Tuk-Tuk daha ucuz olurdu. Ama şuanda o fark o kadar kapanmış ki, pazarlık konusuna da yanaşmadıkları için fark 10TL’ye düşmüş durumda. Açıkçası çoğu zaman 10TL için değmez, klimalı araç olsun deyip taksiye bindik.

Taksilerin hiç biri taksimetre usulü çalışmıyor, baştan sizinle parayı konuşup anlaşıyorlar. Bu da size not olsun!

Son gün motor kiraladık ve inanılmaz zevk aldık. Sonrasında çok pişman olduk daha fazla süre için motor kiralamadığımıza ama hem programımız hem de hava şartlarına güvenemediğimiz için bu sefer böyle oldu dedik. Motor ehliyetiniz varsa, trafik sağdan bile olsa motor kullanmak arabaya göre çok daha kolay ve keyifli. Hem trafikten de yırtmış oluyorsunuz. O nedenle kesinlikle bizce Phuket’te ki en iyi ulaşım aracı motorsiklet!

Ödediğimiz en büyük transfer ücreti ise Phuket- Krabi arasındaki 3 saatlik yolculuk içindi. Giderken 2.400TBH dönüşte ise 4.000TBH ödedik. Bunların ayarlamasını da tamamen oradaki şansımızla, lokallerle konuşarak, tavsiye alarak yaptık çünkü Phuket’in Bali’den farkı özel şöfor konusunun eksik olması. Bali’de bu iş çok daha yaygın ve profesyonelce yapılıyor ve tabi çok daha ucuz!

Krabi’den Phi Phi Adaları ve diğer adalara gitme işini de yine Krabi’de çözdük. Phranang Kumsalı’nda gözümüze kestirdiğimiz bir tekneciye yanaşıp yarın sabah bizi şuralara götürsen ne kadar alırsın dedik ve bu şekilde hallettik. Ortalamada eğer tekneyi kapatırsanız yani sadece siz olun isterseniz 7.000TBH ödüyorsunuz. Ama paylaşımlı bir tekneye binmek isterseniz kişi başı 1.200TBH alıyorlar. Bu söylediklerim longtail denilen geleneksel ahşap tekneler için geçerli. Eğer sürat teknesiyle gitmek isterseniz fiyatları 2-3 katına çıkarmanız gerekli.

6.Phuket & Krabi Ucuz mu?

Ben Tayland’a ilk defa Bangkok ve Pattaya gezisi için bundan tam 10 yıl önce gitmiştim. Her şey o kadar ucuzdu ki, bu tatilimizin de aynı olacağını sanmıştım 🙂 Fena yanılmışım! Ulaşımın pahalı olduğunu yukarıda zaten anlattım. Bir de düzgün bir yerde yemek yiyeyim, gideyim bir kokteyl barda kokteyl içeyim derseniz, ben de size İstanbul’a hoş geldiniz derim. Ana yemeklerin 70-120TL , kokteyllerin 30-40 TL civarında olması büyük hayal kırıklığıydı. Her şey çok lezzetliydi o ayrı konu! Hakkını vererek yiyip içiyorsun! Sokak yemekleri ve küçük lokal restoran seçenekleri tabi ki çok fazla.Ama benim gibi midesi hassas biriyseniz daha güvenilir yerlerde yemek yemenizi tavsiye ederim. Mc Donalds ve Burger King’te yemek yiyen bir grup insanla konuştuğumuzda, yağlarından dolayı midelerini bozduklarını ve 2 gün otelde yattıklarını öğrendik. O nedenle bolca meyve tüketip ve supermarketten güvenilir yiyecekler alarak biz de öğünlerimizi dengelemeye çalıştık.

Ucuz olan şeyler yok mu tabi ki de var! Mesela tropikal meyveler! Envai çeşidini bulup deneyebilirsiniz. Ya da hediyelik eşyalar… Tahtadan fil ve Buddha heykelleri mi istersiniz yoksa hasır sepet çantalar mı? Masaj yağları mı istersiniz yoksa tütsüler mi? Özellikle çantaları ve yağları sakın kaçırmayın! Bir de tabi ki tüm o yolu çekmenize tek başına değecek olan dünyaca ünlü Thai Masajı var! Her sokak başında, her çeşit masajı uygun bir fiyata yaptırabilirsiniz. Örneğin 1 saatlik ayak masajı 300TBH yani 30TL civarı. 90 dakikalık Thai Masajı 1.200TBH yani 120TL. Otel SPA’larında ise fiyatlar yüksek, ortalamada 90 dakikalık Thai masajı fiyatı kişi başı 3.600TBH yani 360TL!

Mutlaka almanız gereken iki şey ise Aloe Vera kremler ve Tiger Balm denilen mucizevi ağrı kesici krem. Her yerde bulabilirsiniz…

Kısacası ulaşımı ve yemek konusunu dert etmezseniz Phuket sizin için tropikal meyve, harika kumsallar ve Thai masajı üçlemesinden oluşan bir cennet olur!

7.Muson Mevsiminde Gittik, Peki Hava Nasıldı?

Instagram’dan da paylaştığım üzere ilk 3 gün muson fırtınasına yakalandık. Aslında enteresan bir deneyimdi. Aklınıza tabi sakın öyle Irma Kasırgası gibi bir şey gelmesin. Birazcık da bizim odamızın sahil kenarı bungalov olmasından da kaynaklanan bir talihsizlik yaşadık. Ağırlıklı olarak geceleri fırtına, gündüz ise ahmak ıslatan yağmur olmasına rağmen yine de hava 30 dereceydi! Zor bir iklim! Tatilin tamamı bu şekilde geçse üzülürdüm… Yalan değil 🙂 Ama o 3 günden sonra hava bambaşka bir şeye döndü. 10 gün boyunca bir daha gündüz hiç yağmadı. Ara ara bulutlandığı oldu ama hemen güneş açtı. Güneş açınca da kavurdu geçti! Gerçekten çok sıcak oluyor! Bütün yaz Ege sahillerinde bronzlaşmadığım kadar 1 günde Phuket’te bronzlaştım! Bence biraz haşlandım 🙂 Kısacası bu sizin almak isteyip istemeyeceğiniz bir risk. Biz gözümüzü kararttık gittik ve şansımıza hava bize çok iyi davrandı! Eğer bu riski almak istemezseniz Phuket & Krabi gezisi için en kurak ve en güneşli zaman Aralık-Mart arası dönem! Aklınızda olsun!

8. Phuket & Krabi Rotamızı Nasıl Çizdik?

Planlı olmayı sevdiğim için 6 ay öncesinden tüm otelleri ayarlamıştım. Hepsini otellerle mailleşerek yaptım ve başka hiç bir aracı internet sitesi kullanmadım (booking gibi). Rotamız; ilk 3 gün Surin & Patong ve Kemaala Bölgesi, Phuket, sonraki 3 gün Railey Beach & Phi Phi Islands ve Four Islands, Krabi sonraki 3 gün Rawai, Old Town ve Panwa Bölgesi, Phuket ve son 3 gün ise Nai Harn ve Kata Bölgesi, Phuket şeklindeydi.

Phuket seyahatine Krabi’yi katmak istememin en büyük nedeni Krabi’nin doğasının methini çok duymam ve adalara ulaşımın daha kolay olmasıydı. E o kadar yol yapıyoruz gidiyoruz, süremiz de yeterli, o nedenle 3 gün mutlaka Krabi olmalı diye düşündüm. Açıkçası dibine kadar gidip de Krabi’ye gitmemek büyük hata olurmuş. Siz siz olun mutlaka ama mutlaka rotanıza ekleyin!

Bence bu bölge başlı başına kesinlikle en az 10 gün kalınmayı hak ediyor. 7 Gece 8 gün gelseydik çok üzülür ve tatilin tadına varamadan dönmüş olurduk. Bu da size tavsiyem olsun.

 

9. Phuket’e Giderken Yanınıza Mutlaka Almanız Gereken Şeyler Neler?

Sinek ilacı (çok fazla sivrisinek var, oteller veriyor ama onlarınki hafif kaldı), varsa kendi şnorkel malzemeleriniz, şnorkel yaparken korunmak için üzerinize giyebileceğiniz wetsuit (ben gitmeden Decathlon’dan 30TL’ye almıştım, ama giymeyi unuttum ve haşlandım, siz sakın bunu yapmayın 🙂 ) yüksek korumalı güneş kremi, ishal, mide yanması ve nezleye karşı ilaçlar, kalın havlular yerine ince peştemal (sadece tekne turunda kullandık, otellerin tamamı plaj havlusu, plaj çantası hatta plaj terliği verdi). 

10. Phuket’te Mutlaka Yemeniz & İçmeniz Gereken Şeyler Neler?

Tropikal meyvelerden rambutan, passion fruit, ananas, hindistan cevizi, lychee, dragon fruit gibi meyveleri mutlaka deneyin! Ananasın tadı bizdekinden çok farklı, daha tatlı! Tayland biraları oldukça çeşitli ve güzel! Mutlaka Singha, Tiger, Chang, Phuket ve Leo marka biraları deneyin! Pina Colada burada milli içeceğiniz olabilir! En basit yerde bile harika yapıyorlar. Restoranlarda Thai yemekleri denemekten korkmayın. Acı seviyorsanız sizin için cennet olacaktır. Ama sipariş vermeden önce acısının miktarını düşürtedebilirsiniz. Bol bol deniz mahsülü tüketin. Zaten et Avustralya’dan ithal ediliyor ve açıkçası angus etini çok güzel pişiremiyorlar. Onun yerine büyük karides (prawn), levrek (sea bass) ya da  kırlangıç balığını (red snapper) deneyin. Hindistan cevizini her yerde kullanıyorlar ama ben sanırım en çok içecek ve dondurma halinde sevdim.

11. Phuket’e Giderken Yanımızda Alkol ve Sigara Götürebilir miyiz?

Evet, bavul ticareti yapmadığınız sürece götürebilirsiniz. Maldivler’deki gibi katı bir uygulama burada söz konusu değil.

Eğer bunlar haricinde aklınıza takılan bir soru varsa bana her zaman yazabilir, instagramdan bu seyahatimizin fotoğraflarına #kucukmarthathailand yazarak ulaşabilirsiniz.

Sevgiler

Özüm

 

SEYAHAT

HAFTA SONU KAÇAMAĞI – A WEEKEND AWAY ; GÜMÜŞLÜK, BODRUM

Bozcaada gurme gezilerinin bize kattığı en güzel şeylerden biri yeni insanlar tanıma ve sonrasında kurulan arkadaşlıklar olmuştur. Bu sefer, eski misafirlerimizden ama şimdi arkadaşımız olan Cengiz ve Arzu’nun “Siz bize ada kafasını yaşattınız, gelin biz de size Gümüşlük kafasını yaşatalım!” demesi üzerine geçtiğimiz hafta sonu atladık Bodrum’a gittik.  Continue Reading