AMSTERDAM GEZİ NOTLARI

“Vay Arkadaş!” Dedirten Şehir; Amsterdam !

Hikayesi:

Çocukluğumdan beri pek çok yer görme fırsatım oldu. Japonya’dan Amerika’ya kadar bir çok yere gittim. Avrupa’da da keza hatrı sayılır bir gezmişliğim vardır. Ama bu kadar popüler olan Amsterdam’ı nedense hep sonlara atmışım farkında olmadan. O düşünmeden karar verilen bir ana denk gelmeliymiş demek ki…

Aslına bakarsan nefes almaya ihtiyacımız vardı belki de… Nedeni bu olmalıymış diyorum kendime. Ben o havalimanına ayağımı bastığım andan itibaren yenilenmeye başlıyorum ya, sana da öyle oluyor mu? Havalimanı kokusu, arkada bıraktıkların, bilinmezliğe doğru yapılan yolculuk… Bunların hepsi hücrelerimi yeniliyor. Kanımda göçebelik mi var, Evliya Çelebi’nin torunu muyum, yoksa bulunduğum noktadan mı mutsuzum, çok da sorgulamaya gerek yok aslına bakarsan. Çünkü o uçağa bindiğin anda neyin ne olduğu çok da önemli olmuyor. Sadece yanındaki sevdiklerin ve gideceğin yerde keşfedeceklerinin önemi oluyor.
Nefes almak demiştim ya, çok iyi geldi Kasım soğuğunda gittiğim o güzel şehir bana. Bazı şehirleri soğuk yüzleriyle görmek gerek ya, Amsterdam’a da pek yakışıyor bu hali cidden. Şehrin gerçek yaşayan halini görüyorsun. İbret alıyorsun o soğukta bisikletinin önünde minik çocuklarını kaşkolsuz taşıyan annelerden. Utan kendinden, üşüme düyorsun! Şansımıza çok da soğuk değildi zaten, bence tam kıvamında bir hava vardı. O yüzden sakın korkma soğukta da gezmekten. İyi gelecek sana emin ol!
Ben tabi gitmeden rahat durmadım. Küçük Martha olarak araştırmalarımı yaptım. Sizden de bir sürü güzel öneri topladım. Sonunda 3 günlük kısa tatilimize bir sürü güzel mekan sığdırmış olduk. Buyur bakalım sana 10 numara önerilerle karşındayım 🙂
*Konaklama:
Airbnb’den kiraladığımız Dutch Lion ismindeki ev tek kelimeyle mükemmeldi. 2 çiftin konaklaması için gerçekten ideal.  Biz yine, daha önceki seyahatlerimizden de hatırlayacağına arkadaşlarımız İ. ve K. ile gittik 🙂 Dolayısıyla evin iki ayrı odasının olması gibi detaylar bizim için önemliydi. Evin konumu ise herşeyin tam ortasındaydı ve Dam Square’e 3-4 dk yürüme mesafesindeydi. Sahibi Xander çok rahat ve çok iyi bir ev sahibiydi. 🙂 Bu evi kesinlikle tavsiye ederiz! Her odasında şömine, her çiftin kullanabileceği ayrı banyo, evde yemek yapmak isteyenler için çok kullanışlı bir mutfağı bulunuyor. Yani aslında evde bile çok güzel keyif yaparsın. Öyle bir yer!
*Nerede, Ne Yiyelim?
Kabul edelim biz biraz geç gittik, dolayısıyla önümüzdeki 10 kişilik sırayaıdışarıda kahvemizi içerek aldırış etmeden bekledik. Heineke Experiense tarafında bulunan bu güzel kafe, haftasonu brunchlarıyla oldukça popüler. Zaten o tatlı standını görünce mutlaka sırada kalıp beklemek isteyeceksiniz. Yaklaşık bir yarım saat kadar bekledikten sonra bize masamızı verdiler 🙂 Heme siparişleri verdik. B. tabiki Eggs Benedict söyledi, yerken ağzının suyu akıyordu, çok başarılıymış özellikle hollandez sosunun efsane olduğunu söylüyor. Ben daha karışık birşeyler söyledim 🙂 Ne yalan söyleyeyim bu tarz kahvaltılar çok benim tarzım değil, çünkü sakatet ile aram iyi değil. Ayrıca bana ağır geliyor. Ama yine de güzeldi. Benim gözüm asıl tatlı standına takılı kalmıştı 🙂
 Oreolu Cheesecake
Cevizli Kek
Havuçlu Kek
Kahvaltının ardından kahvelerimizi sipariş edip bu inanılmaz havuçlu kekten sipariş ettik. Gerçketen hayatımda yediğim en en iyi havuçlu kekti. Arasındaki muhallebi kıvamındaki krema olağanüstüydü… Sadece bunun için bile gidilir!
İlk akşam yemeğimizi önceden rezervasyon yaptırmış olduğumuz SenT Restaurant’ta yedik. Burayı bize Bozcaada’dan çok sevdiğimiz arkadaşımız Ç. tavsiye etmişti. Zevkine güvendiğimiz arkadaşımızın önerisini dikkate aldık ve bu çok şirin Fransız restoranına gittik. Garsonlar çok güleryüzlü ve ilgiliydi, ortam da çok güzeldi. Fransız restoranına geldiysek et yemeliyiz ve yanına da güzel bir şişe kırmızı şarap almalıyız dedik. Garsonun da önerisiyle şefin mönüsünden chateaubriand ve mantarlı ravioli söyledik. Yanına da 2013 La Tour Des Dames Merlot şarap! Bir de güzel salata söyledik ve hepsini paylaştık! Harikaydı! Ben normalde bu kadar az pişmiş et yiyemem, ama bunda ne koku ne de tat az pişmiş et gibiydi. Teknik ne kadar önemli et pişirme de bir kez dah agörmüş olduk 🙂
Altın vuruşu yukarıdaki creme brulee ve brownie ile yaptık. Creme brule çok iyiydi! Brownie gerçekten bitter çikolata severler için 10 numara ama bana biraz ağır geldi.
Not: Bu restoran da Heineke Experience tarafında yani müzeler bölgesinde, dolayısıyla ikisini de denemek isterseniz, gününüzü bu bölgede geçirecekmiş gibi ayarlarsanız daha rahat edersiniz.
Evimize 2 sokak mesafede bulunan Pancakes! Amsterdam, bizi şaşırtmadı ve kendimiz kapısındaki sırada bulduk. Burada da yaklaşık 20 dk kadar bekledikten sonra kendimizi içeri attık. Çok şirin küçücük bir kafe burası. Ama öyle popüler ki, özellikle yerli halkın gözdesi.
Ben minik pancakeli tabağı söyledim yanına da taze meyve. İ. ise nutellaı muzlu fındıklı pancake söyledi. B. ve K. ise bence muhteşem tuzlu pancakeler söylediler. İçerisinde peynir, mantar, biber ve üzerinde de bacon var. Çok çok başarılıydı. Mutlaka denenmeli!
B. nin ön doğumgünü kutlaması şerefine akşam yemeği için gittiğimiz Toscanini, çok güzel bir İtalyan restoranı. Jordan mahallesinde bulunan restorana aözellikle haftasonları için mutlaka rezervasyon yaptırmak gerekiyor.
B. ve K. yine et tercih ederken İ. ile ben deniz mahsullü linguini yedik. Et yine mükemmel pişmişti. Makarnamız da çok lezzetliydi.
Altın vuruşu yine bu iki güzel tatlı ile yaptık. Özellikle alttaki merenge çok başarılıydı. İçerisinde ıslak kek ve limonlu dondurma vardı. Mutlaka tavsiye ederiz!
5) Icebakery Amsterdam ( Nutella Shop) :

Çığlık attığını duyar gibiyim 🙂 Evet Amsterdam’da Nutella shop var! Görünce direkt daldım içeri 🙂 Dam Meydanı etrafındaki sokaklardan birinde. Mutlaka görürsünüz 😉

Nutellalı ekler ve muffin gerçekten çok başarılı mutlakla deneyin!
 
Amsterdam tam bir bira cenneti! Buraya gelip de çeşit çeşit bira denemeden olmaz! Bunun için en doğru mekanlardan biri Cafe Gollem! Yüzlerce çeşit bira arasından dilediğiniz birayı deneyebilirsiniz. Kwak bu üçü arasında açık ara favorim! 🙂 Bardağının neden bu şekilde olduğu hakkında küçük bir bilgi vermek gerekirse de, zamanında ata binerken rahat bira içebilmek için tasarlamışlar. Bardak ne yaparsanız yapın düşmüyor 🙂
Yaklaşık 400 yıldır küçücük bir dükkanda kendi üretimleri likörleri satan bu mekan bir çok insanın adeta buluşma yeri. Daracık bir ara sokakta, onlarca insanın dışarda ellerinde likörleri ve biralarıyla takıldığı bir yer. Aynı zamanda dükkanın içinde o tarihi havayı da korumuşlar. Likör kapmak için biraz sıraya giriyorsunuz ama mutlaka deneyin.
 
 
Onlarca kişi yazdı, Cafe Winkel’in elmalı turtasından yemeden dönme diye. Azıcık vaktimizde taksiye binip koşarak gittik ve gerçekten buna değdi. O yumuşacık, ağızda dağılan turtanın kıvamına herşey değerdi! Siz de denemeden dönmeyin!


Bu da aynı şekilde onlarca insandan almış olduğum bir tavsiyeydi. Tereyağı ile pişirilen muazzam bir et, yanına patates kızartması ve harika bir salata eşliğinde geliyor. Siz de Heineken biranızı söylediğiniz zaman bu iş tamamdır! Yerken hissetmiyorsunuz ama tereyağlı olduğu için biraz ağır olduğunu söyleyebilirim.
*Yapmadan Dönme ! :
1) Heineken Experinece‘a mutlaka git! Kendi adını bir Heineken üzerine yazdır 🙂 Biletlerini önceden internet sitesinden alırsan hem sıra beklemezsen hem de indirimli almış olursun.


2) Van Gogh, Rijksmuseum ve Anne Frank House görülmesi gereken müzeler! Kapılarında uzun sıralar oluyor, o nedenle internetten bilet almak çok mantıklı!


3) Sokaklarda kaybol !
4) Bisiklet kirala !
5) Red Light’ a bir de gece uğra 🙂

You Might Also Like

2 Comments

  • Reply
    fatma
    22 Ocak 2016 at 09:36

    airbnb den kiraladiginiz evin linki var mi

  • Reply
    ölüdeniz paket tur
    27 Mart 2017 at 20:01

    yeni evliyim, bize konaklamak için tavsiye edebileceğiniz herhangi bir yer var mı acaba?

  • fatma için bir cevap yazın Cancel Reply