Hikayesi:
Küçük Martha Travel gururla sunar 🙂 Zor geçirilen günlere, yediğimiz laflara, insanız be arkadaş dedirten her duruma inat yine düştük yollara 🙂 Ekibimize Hırvatistan-Karadağ gezimizden hatırlayacağınız İ. ve K. nın da dahil olmasıyla harika bir “roadtrip” bizi bekliyordu. Bu gezinin benim için diğer bir özelliği ise uçağa binmeden 1 gün önce teslim aldığım Küçük Martha kırmızısı HTCOneM8 telefonumu ve taaa Honolulu’lardan gelen GoProHero+3 makinamı ilk defa bu gezi boyunca deneyimleyebilecek olmamdı. Heyecanıma heyecan kattı her ikisi de.
Dediğim gibi, romantizmin göbeği diye adlandırılan Amalfi kıyılarına rotamızı çevirdik bu sefer. Sosyal medyanın yadsınamaz gücü sayesinde bir çok öneri toplama şansım oldu… Buradan tekrar tekrar herkese önerileri için teşekkür ederim 🙂
Hadi bakalım, “tatil için yazını bekliyoruz” diyenler, “balayına gideceğiz yaz artık şu yazını” diyenler ve sadece “sen yaz da ne yazarsan yaz” diyenler 🙂 buyurunuz efendim karşınızda Capri Adası ve Amalfi Kıyıları… (Ama çok fazla resim olacağı için yazıyı ikiye böldüm, 2. bölüm gelecek 🙂 )
ROTA:
THY ya da Alitalia ile İstanbul’dan Napoli’ye ulaşabilirsiniz. Biz THY ile direkt olarak uçtuk, İ. ve K. Alitalia ile Roma aktarmalı olarak uçtular. Her ikisini de yaşadığımız için eğer önceden THY’nin ucuz biletini yakalarsanız düşünmeden alın derim 🙂 2 saat 10 dakika sonra hoop Napoli’desiniz.
Günlerce uğraştım bu rota için, kolay gibi duruyor ama pek de kolay değil. Çünkü yazın inanılmaz rağbet gördüğü için konaklayacak düzgün bir yer bulmakta zorlanıyorsunuz. Bu da sizin rotanızı etkiliyor. Siz siz olun bu rota için işinizi son dakikaya asla bırakmayın 🙂
Napoli’ye daha önce gimiş biri olarak, beni çeken hiç bir tarafının olmadığını hatta Unkapanı’na fazlasıyla benzediğini düşündüğüm için, doğrudan Capri’ye geçmeyi hedefledik. Napoli’den Capri’ye her gün neredeyse her saatte feribot var. Ben gitmeden önce feribot biletlerini internet üzerinden satın almıştım çünkü söylenene göre çok kalabalık oluyordu bilet gişesi. Ancak her ne kadar internetten biletinizi almış olsanız bile bu size sadece yer garantisini sağlıyor, yine oraya gidince kuyruğa girip biletinizi gerçek bilete dönüşümeniz gerekiyor, internet çıktısını gemiye binerken kabul etmiyorlar. Buarada bilet başına 1 valiz hakkınız var. Ekstra her bir valiz için ayrıca ücret alınıyor.
Napoli’den Capri yaklaşık olarak 45dk-1 saat kadar sürüyor. Biz Capri’de 2 gece kaldık, ama sonrasında düşündük ki 3 gece de kalınırmış aslında. Bu da aklınızda olsun derim.
Capri’den doğrudan Sorrento’ya ve Amalfi’ye ferbiotlar kalkıyor. Biz Sorrento’ya gidip arabamızı alıp yola roadtrip şeklinde devam etmek istediğimiz için Sorrento’ya geçip deva ettik. Capri-Sorrento arası 20 dk ve biletinizi yine internetten alabiliyorsunuz.
Arabamızı RentalCars‘dan yine gitmeden önce internet üzerinden kiralamıştık. Herşey yolunda gitti, tavsiye ederim. Sadece yapmış olduğumuz en büyük hata ve müsriflik Sorrento’ya vardığımızda aracı teslim alırken ekstra 75 Euro ödeyip navigasyon almamızdı. Halbu ki dümdüz kıyı şeridi yol, zaten şehir merkezleri ufacık ve araba girmiyor çoğuna. Ne gerek varmış diye üzülüp, tüm tatil süs diye tuttuk kendisini. Bu da size önerim olsun sakın bu bölgede navigasyon almayın!
Bir çok insanın söylediğinin aksine biz park konusunda hiç sıkıntı çekmedik. Zaten enteresan bir şekilde yaz dönemi olmasına rağmen aşırı bir kalabalık da görmedik. Söylenene göre Ağustos ayı asıl patlama dönemi oluyormuş bu bölge için çünkü İtalyan’ların tatil dönemi Ağustos ayındaymış ve tüm yerli turistler buraya geliyormuş. Dolayısıyla Ağustos ayı pek tavsiye edilmiyor.
Sorrento’dan arabamızı teslim aldıktan sonra, Ravello’ya doğru yola çıktık. Expedia üzerinden yapmış olduğum rezervasyonla 4 gün boyunca Ravello’da kalacaktık ve her gün bir tarafa gidip tüm kıyı şeridini bitirip son gün Salerno’ya geçip 1 gece de orada kalacaktık. Yani toplamda 2 gece Capri, 4 gece Ravello, 1 gece Salerno şeklinde 7 gecelik bir seyahatti.
Şimdi gelelim tavsiyelere 🙂
Capri Adası:
Capri Adası Capri ve Anacapri diye iki bölgeye ayrılıyor. Capri feribottan indiğiniz bölge oluyor, Anacapri ise adanın yüksekte kalan diğer tarafı oluyor. Bizim otelimiz Anacapri’deydi ve lokasyon olarak epey rahattı. Eğer motorsiklet kullanmayı biliyorsanız Capri Adası’nda mutlaka bir motorsiklet kiralayın derim. Yolların darlığına ve o yollardan iki aracın milimetrik hesaplarla nasıl çılgınca geçtiğine inanamayacaksınız. Bizim dolmuş mantığıyla neredeyse her 15dk da bir Capri merkezden bir çok yere otobüs var. Aynı şekilde Anacapri2den de ulaşım bu şekilde gayet rahat. Taksinin çok pahalı olduğunu söylemem gerek. O deneyimi bir kere yaşamış olduk ve akıllandık 🙂 Gece gece kısacık bir mesafe için 30 Euro vermek pahabiçilmezdi… O yüzden ya otobüs ya motorsiklet derim ben.
Kaldığımız otelin servis aracı gelip bizi karşıladı hemen feribottan inince ve maceramız başladı 🙂
Hotel il Girasole Capri isimli kaldığımız otel konumu anlamında gayet iyiydi, 5 dk yürüme mesafesinde ana otobüs durağı bulunuyordu. Bu nedenle epey rahat ettik. Kahvaltısınan çok bir şey beklemeyin ama klasik meyveli yoğurt ve bir kaç çeşit hamur işi bizim işimizi gördü.
Anacapri sokakları çok güzel, her sokakta ayrı bir detay buluyorsunuz, normalde 2 dk da yürüyeceğiniz yolu fotoğraf çekmek ve çekilmekten yarım saatte yürüyorsunuz 🙂 Her yerde bu minnak arabalardan hem de renk renk… Bir de Vespa’lar tabi ki…
*Nerede Yiyelim?
Gitmeden önce 2 akşam yemeğimizin de rezervasyonunu yaptırmıştım. Size de tavsiyem mutlaka rezervasyon yaptırmanız olacaktır.
Nasıl anlatsam ki… Capri’deki ilk akşamımızda bizi Nirvana’ya ulaştırdı sanırım burası… O kadar güzeldi ki atmosfer, manzara, servis, yemekler, ah hele o tatlılar… Ödediğiniz parayı sonuna kadar hakediyor!
Rezervasyon yaptırırken bana ayrıca erken gelmek istersek bize şezlong da verebileceklerini söylemişlerdi, bu nedenle biz de güneşi batırmaya gitik. Kayalıklardan denize giriyorsunuzu, çatıda ise muhteşem bir manzara ile güneşlenme alanı yer alıyor.
Bu bölgeye özgü şu yeşil zeytinlerin hastası oldum ! Havalimanından çıkarken duty-free’de bulabilirsiniz ama yerel marketlerde daha ucuz.
Güneşlenme Alanı
Bu da bizim masamız 🙂
Şefimiz masamızı başlangıçlardan kendi önerdikleri ile ve ikramları ile şahane şekilde doldurdu.
Taptaze jumbo karideslerle yapılmış makarna yedik hepimiz.
Bir oda düşünün ki dört bir yanınız özel tatlılarla doldurulmuş… Özel ısıda tutulan bu tatlılar hepsi günlük üretiliyor ve her biri birbirinden iddialı… Tüm gecemizi burada geçirmek istedik 🙂 Buarada burası açık büfe usulu çalışıyor ve bir tabağa doldur doldurabildiğin kadar aynı fiyat… Tabağı 40 Euro !
Tabi ki buralara gelip de bu tatlıdan her gün yenmez mi? Açılışı da çok iyi bir yerde yapmak nasip oldu 🙂 Karşınızda meşhur Cannoli !
Sanırım ikinci gecemizde yaşadığımız bu deneyimi hiç birimiz unutmayacağız. Capri’ye has kavun büyüklüğünde limonların üzerlerinden sarktığı bir limon bahçesinin içerisinde muhteşem yemekler yedik. Tavsiye üzerine gittiğimiz bu restoran Capri’ye gidenler için bir şart olmalı ! 🙂
Da Paolina’da bir meze bar ve tatlı barı mevcut. Yine bir tabağa doldur doldurabildiğin kadar sistemiyle çalışıyor ve fix fiyat. Tabiki bunları almak zorunda değilsiniz, dilerseniz mönüde yer alan başlangıçlardan da seçebilirsiniz.
Ana yemek olarak bazılarımız deniz mahsullü ev yapımı makarna yedik… Muazzamdı…
Bazılarımız ise limonlu, karidesli ve mantarlı risotto yedi 🙂 Bence bu daha güzeldi 🙂
Bazılarımız ise, Sea & Mountain isimli bu tabağı söyledi… 🙂
*Capri’den Son Notlar:
Mutlaka tekne kiralayıp dilediğiniz koyda özgürce takılın. Size küçük sürat teknelerini önce 15 dkda nasıl kullanacağınızı anlatıyorlar, sonra da 1852’den beri hiç kaza olmadı ve köpek balığı yoktur şeklinde sizi yüreklendirip salıveriyorlar 🙂 Çok keyifli ve denizin tadını en iyi bu şekilde çıkartıyorsunuz benden söylemesi.
Limoncello almak istiyorsanız anavatanı Capri’den alın!
Faro Beach’de yer alan fenerin yakınlarında bir yerde gün batımını yakalayın !
İkinci bölümümüzle devam edeceğiz…
Sevgiler
No Comments